Giriş
Aile, tüm toplumlarda, tarih boyunca en önemli ve en değerli kurum olagelmiştir. Aile, bir nevi küçük bir devlet; devlet de bir nevi büyük bir ailedir. Bu bakımdan hem ulusal anayasa metinlerinde hem de evrensel düzenlemelerde ailenin korunması özel olarak düzenlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. Maddesi’nde aile ile ilgili düzenleme şöyle yer almıştır: “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.”
Benzer bir düzenleme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin “Özel ve Aile Hayatına Saygı Hakkı” başlıklı 8. maddesinde de yer almaktadır. Buna göre; “Herkes … aile hayatına, … saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.”
Yine, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 16. Maddesinde şu ifade yer almaktadır: “Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur, cemiyet ve devlet tarafından korunmak hakkını haizdir.”
Radyo ve Televizyon yayınları açısından da 6112 sayılı kanunda ailenin korunmasına yönelik düzenlemeler mevcuttur[i].
Diğer taraftan iletişim evreni baş döndürücü bir hızla dönüşmüş ve matbuat, basın, medya derken, dünya dijital medya ile tanışmıştır. Bu yeni iletişim dünyası, beraberinde yeni stratejilerin de üretilmesini zorunlu kılmıştır. Medyanın/kitle iletişim araçlarının gerek bireyler ve gerekse toplum üzerindeki etkileri, baştan beri çok sayıda akademik araştırmalara konu olmuş, medyanın toplum üzerindeki etkisi ile ilgili çok sayıda teori ortaya atılmış ve buna yönelik çözümler de önerilmiştir. Bu konuda üretilen farklı teoriler/kuramlarla, bu etkinin kime nasıl olduğu anlaşılmaya çalışılmıştır. Böyle bir etki var mıdır? Bu etki doğrudan mı, yoksa dolaylı bir etki midir? Medyanın kişiler/toplumlar üzerindeki etkisi, kısa vadede mi ortaya çıkar, uzun vadede mi? Medyanın etkisinde temel faktörler nelerdir? Kişilerin/toplumların sosyo-ekonomik özellikleri ile etki arasında bağımlılık ilişkisi nasıldır? Şüphesiz, bu ilişkiyi inceleyen teorilerin her birinin kendi bilimsel zeminleri vardır ve aslında bu teorilerin her birisi diğerinin tamamlayıcısıdır denebilir.
Medyanın, toplumun özellikle daha kırılgan kesimi olan çocukların ve gençlerin üzerindeki etkisi üzerinde daha bir duyarlı davranılmış ve tüm dünyada -gerek aile gerekse toplum için çok önemli olan- küçüklerin korunması (protection of minors) ile ilgili yasal düzenlemeler yapılmıştır. Dolayısıyla, dijital çağda aile konusu ele alınırken çocuklar ve medya ile ilgili düzenlemeler de asla göz ardı edilmemelidir.
Medya ve İşlevi
Genel olarak medyanın, ancak özel olarak da televizyonun 3 ana işlevinden bahsedilebilir:
- Haber/bilgi verme,
- Bilgilendirme/eğitme,
- Eğlendirme.
Haber verme; medyanın en önemli ve ilk akla gelen, en meşru, varlığını en anlamlı kılan ve onu bir kamu hizmeti sunucusu seviyesine yükselten, ona bir nevi kamu adına denetleme misyonu yükleyen işlevidir. Bundan dolayıdır ki, demokrasilerde medya 4. Kuvvet olarak adlandırılır.
Eğitme; medyanın, arzu edildiğinde ifa edebileceği çok önemli bir işlevidir ve medya zaman zaman bu amaçla kullanılan çok etkili ve önemli bir araçtır. Hele günümüzde, dijital medya ve içerikleri ile bu işlev çok daha yaygın ve etkin kullanılabilecek, hatta bazılarına göre okulun yerini alabilecek bir potansiyele sahip hale gelmiştir.
Eğlendirme, başta TV olmak üzere özellikle bazı medya araçlarının, kitlelere sunduğu bir imkândır. Bugün, sırf bu amaçla kurulan medya mecraları (dijital platformlar) tüm dünyada milyonlarca izleyiciye bu amaçla içerik sunmaktadırlar. Medya, bu işlevi ile insanlara hoş vakit geçirme ve dinlenme imkânı da sunar. Ancak, eğer kontrol edilmezse, ‘TV: Öldüren Eğlence’ye[ii] de dönüşebilir.
Bunlar dışında da medyanın, sosyalleştirme, kamuoyu oluşturma, ticari veya kurumsal tanıtım gibi meşru işlevlerinden de bahsedilebilir. Medyanın içinde yer aldığı siyasal sisteme göre bu işlevler elbette farklılaşabilir ve yoğunluğu değişebilir.
Yeni Medya ve Dijital Dünya
Yeni medya, en temel özelliği ile, içerik üretimi, dağıtımı ve tüketimi ile artık küresel/global bir medyadır ve bunu dijital medya olarak da tanımlayabiliriz. Geleneksel/konvansiyonel medya da eş zamanlı olarak dijital medya ile entegre olarak varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Yeni medyanın iş süreçleri de tümden değişmiş gözükmektedir. Artık zaman, mekân ve araç bağımlılığı sınırı kalkmış olup, istenen ortamda/mekânda, istenen zamanda, tercih edilen aygıtlarla tercih edilen içerikler tüketilmekte ve tüketici aynı zamanda içerik üreticisi de olabilmektedir. Bu, yeni bir kullanıcı/tüketici profili demektir. Bu açılardan bakıldığında yeni medyanın dezavantajları yanında, kullanılmak istendiğinde ve kullanılabildiğinde ciddi avantajları da mevcuttur. Bunun için yeni medya dilini çözmek ve bununla donanmak gerekmektedir.
Yeni medyanın ulaştığı gücü bazı tablolarla göstermek gerek imkanın ve gerekse tehdidin boyutlarını görmek açısından faydalı olabilir:
Yandaki (Tablo 1)[iii]‘de günümüz dünyasının teknolojik gelişmelerinin belirli bir seviyeye (50 milyon kullanıcıya) ulaşma zamanı gösterilmektedir. Havayolunun 68 yılda ulaştığı müşteri sayısına bir sosyal medya şirketi 2 yılda ulaşmış gözükmektedir. Aynı sayıya bir başka sosyal medya (WeChat) şirketi 1 yılda, bir dijital oyun uygulaması (Pokemon Go) 19 günde ulaşmış gözükmektedir.[iv]
Bir başka açıdan dijital medya evrenine bakacak olursak, yeni medya tüketimi açısından şöyle bir tablo (Tablo 2)[v] karşımızda durmaktadır:
Tabloda, büyük kısmı dijital yeni medya kullanımı ile ilgili veriler yer almaktadır. Instagram’da 1 dakikada 66.000 fotoğraf paylaşım, Facebook’ta 2.1 milyon paylaşım yapılmakta, X’te 350 bin twit atılmakta (Twitter iken bu sayı 600.000’e yakındı), 231 milyon e-posta gönderilmekte, 6.3 milyon Google araması yapılmakta, YouTube’ta yaklaşık 3.5 milyon, TikTok’ta da 625 milyon video izlenmektedir. Diğer medya kullanımları ile bakıldığında her dakika toplam 1 milyarı geçen yeni medya kullanımı söz konusudur. Dünyada sosyal medya kullanımı ile ilgili veriler de 2024 Haziran itibariyle şöyle (Tablo 3)[vi] gözükmektedir:
We Are Social’ın 2024 raporuna göre 8 milyara ulaşan dünya nüfusunun yüzde 62’sine denk gelen 5 milyar kişi sosyal medya kullanmakta, 5.35 milyar kişi de internet kullanıcısı gözükmektedir.
Kamuoyu Bildirimlerinde Aile
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, değişik vasıtalarla kamuoyunun yayınlarla ilgili bildirimlerini elde etmekte ve bunları değerlendirmektedir. Bu bildirimler için kurulan RTÜK İletişim Merkezi; gerek RTÜK Çağrı Hattı üzerinden, gerek RTÜK Mobil Uygulama üzerinden, gerek E-Devlet üzerinden, gerek Web sitesi E-Form üzerinden gelen bildirimleri günlük değerlendirmekte, raporlamakta ve yine bu bildirimler yayıncıların izleyici temsilciliklerine de gönderilmektedir. Bunun dışında yine RTÜK değişik temalar özelinde Kamuoyu Araştırmaları[vii] yap(tır)makta ve bunları hem iç hem dış paydaşların istifadesine sunmaktadır.
Tablo 1. 01.01.2015-30.11.2022 Tarihleri Arasında Gelen Bildirimlerin İlk 5 İnceleme
Kriterine Göre Dağılımı[viii]
İNCELEME KRİTERİ | SAYI | (%) |
Genel Ahlak, Manevi Değerler ve Ailenin Korunması İlkesine Aykırılık | 368.562 | 19.50 |
Kuruluş/kişileri eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeren, insan onuru ve özel hayatın gizliliğine aykırı yayın | 214.557 | 11.35 |
Program Uyarılsın-Ceza Verilsin-Kaldırılsın/Kanal Kapatılsın | 164.356 | 8.70 |
Kişiye Yönelik Şikâyet | 150.463 | 7.96 |
Çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar verici yayın | 138.324 | 7.32 |
Şiddeti Özendirici veya Kanıksatıcı Yayın | 112.864 | 5.97 |
…. | … | … |
Toplam Kriter Sayısı | 1.889.998 | 100 |
Görüldüğü gibi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na bildirilen şikayetlerin %20’si, ailenin korunması ilkesinin de yer aldığı şikayet konusu sebebiyle yapılmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda izlenme açısından ilk 5’te yer alan büyük kanallarda yayınlanan ve İzdivaç programları diye adlandırılan -ve oldukça yüksek izlenme oranları yakalayan- yayınlar kamuoyunun tepkisi sonucu yayın kuruşlarıyla yapılan istişari toplantılar neticesinde yayından kaldırılmıştır. Ancak, aileye yönelik olumsuz yayınlar sadece bu programlarla sınırlı olmamaktadır. Gerek dizilerde gerek diğer kuşak programlarında aile, milli manevi değerler, mahremiyet ve özel hayatın ihlali vb. açıdan sorunlu yayınlar da yapılabilmektedir. Bir dönem, yine 5 büyük kanal diye adlandırılan yayın kuruluşlarında yayınlanan 40 civarı dizinin ana teması incelenmiş ve bu dizilerin 3/4’nün marjinal temalar[ix] (aldatma, gayri meşru ilişkiler, nikahsız birliktelikler, ensestvari ilişkiler vb.) içerdiği tespit edilmiş ve o dönemde yayın kuruluşlarının tepe yöneticileri ile bu durum paylaşılmış ve bunun normal bir seçim olmama ihtimali kendileri ile paylaşılmıştır.
Dijital Dünya ve Aile
Girişte de değinildiği gibi, medyanın toplum ve bireyler üzerindeki etkisi hakkında çok sayıda çalışma yapılmış ve teoriler ortaya atılmıştır. Bu konularla ilgili değişik gözlemler, deneysel araştırmalar ve raporlar da mevcuttur. Aile, kuruluş aşamasından günlük yaşantısının her bir karesine kadar medya ile bir temas içindedir. Örneğin ailenin kurulması aşamasında tarafların tanışması ile ilgili şu araştırma[x] oldukça ilginçtir:
Stanford Üniversitesi tarafından yapılan ve 1930 ve 2024 arasını kapsayan 84 yılın ele alındığı araştırmada, çiftlerin tanışma yolları araştırılmış ve yıllara göre nasıl değişiklik gösterdiği tespit edilmiş. Örneğin, “1930’lu yıllarda çiftler en çok aile, okul ve arkadaş ortamında tanışırken bu veri 1970’li yıllarda aile, arkadaş, bar/restoran olarak değişiyor. 1980’li yıllarda ise arkadaş ortamı ikinci sıradan çekiliyor ve yerine iş ortamı geliyor. 1990’lı yıllarda internetin ortaya çıkmasıyla bu durum ikili ilişkileri de etkilemeye başlıyor. Online platformlar üzerinden tanışan çiftler hızlı bir şekilde yükselerek 2013 yılında birinci sırayı alıyor ve günümüz 2024’e kadar yüzde 60’lık bir seviyeyi görüyor. Bu seviyeyi ikinci sırada yüzde 13 oranla arkadaş ve yüzde 8 oranla da iş ortamı takip ediyor”. Günümüzde gerek ülkemizde gerek dünyada internette yüzlerce “evlilik/eş bulma” siteleri bulunmakta, bunların bir kısmının adında “islami” vb. ifadeler yer almaktadır. Ayrıca, yine buna benzer amaçlı gözüken ve istismara çok açık ve çok sayıda eş/arkadaş vb. bulma mobil uygulamaları bulunmaktadır. Bu uygulamaların tuzaklarına düşenler ve aile düzeni dağılanlar neredeyse her gün haberlere konu olmaktadır. Dolayısıyla, dijital teknolojiyi etkin ve sağlıklı kullanma ile ilgili yetkinleşmek günümüzde internet kullanan herkesin gündeme alması gereken bir husustur.
Dijital Dünya: Fırsatlar ve Tehditler
Yukarıda da değinildiği gibi, medya yeni bir evreye geçmiş ve artık dijital medya dönemi başlamıştır. Her yeni durumun avantajları yanında dezavantajları veya dezavantajları yanında avantajları da olabilmektedir. Yeni bir durum olan dijital medya için de böyle bir durum fazlasıyla geçerli olacaktır.
Fırsatlar:
- İletişim kolaylığı: Dijital medya, iletişimi tüm boyutları ile (yazılı, sesli, görüntülü, her zaman ve her yerde) küresel bir boyuta taşımıştır. Bu, hayatın ayrılmaz bir parçası olan iletişim için çok önemli bir fırsattır. Dolayısı ile, ailelerin kendi aralarında iletişimi de bu fırsattan yararlanarak gerçekleşecektir.
- Bilgiye erişim kolaylığı: Yeni iletişim ve dijital medya dünyasında bilgiye erişim tarihte hiç olmadığı kadar kolaylaşmış ve zenginleşmiştir. Neredeyse, herkesin her konuda bilgiye her zaman ve her yerden ulaşması hem çok kolaylaşmış hem de maliyeti düşmüştür. Aileler, çocukları için gerekli bilgilere daha kolay ulaşacak ve onların geleceği için daha umutlu olabileceklerdir.
- Eğitim kolaylığı: Yeni dijital dünyada eğitim fiziksel ortam dışında da bir imkana kavuşmuştur. Covid-19 pandemi döneminde bu sayede eğitim aksamadan büyük oranda devam edebilmiştir.
- Toplumsal farkındalık: Yeni iletişim imkanları ile dünyada olup biten her şey zaman ve sınır tanımadan tedavüle girmektedir. Bu vesileyle de insanlar olgulardan daha çabuk haberdar olabilmekte ve toplumsal farkındalık daha hızlı oluşabilmektedir.
Tehditler:
- Ekran bağımlılığı: Dijital dünyanın özellikle çocuklar ve gençler üzerinde en büyük olumsuz etkisi ekran bağımlılığı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu, oranları değişmekle birlikte tüm dünyada sorun olarak görülmektedir. Çocuklar, okuldan ve ailelerinden daha fazla zamanı ekran karşısında geçirmektedirler. Bu durum (ekran bağımlılığı), hem fiziksel ve zihinsel açıdan hem de değerler açısından ciddi bir risk barındırmaktadır.
- Siber zorbalık: Özellikle çocukların internet ortamında çok sık yaşadıkları sorunlardan olup, ailelerin buna yönelik dikkatli olmaları gerekmektedir.
- Mahremiyetin yitimi: Dijital ortam, güvensiz bir ortamdır. Bu ortamda yer alan bilgilerin paylaşımı ve bu mecraların kullanımından kaynaklı sorunlar, dijital dünyanın en sorunlu alanlarındandır.
- Ebeveyn kontrolünün zayıflaması: Dijital dünya, gençlerin diline daha hakim olduğu bir dünyadır. Onlar (gençler) bir nevi dijital ortama doğanlar/dijital yerliler; ebeveynler ise, dijital dünyaya sonradan dahil olanlar, yani dijital göçmenlerdir. Dolayısı ile, neredeyse yüzlerce farklı mobil iletişim uygulaması hakkında bilgi sahibi olmaları zor olabilir. Bu açıdan, çocukların bu dijital dünyayı nasıl/ne şekilde kullandıkları hakkında yeterli bilgi sahibi olamayabilirler.
- Aile içi iletişimin azalması: Dijital iletişim imkanları bir taraftan iletişimi kolaylaştırırken, diğer taraftan da ekran bağımlılığı veya dijital alemin cazibesi ile normal aile içi iletişimi olumsuz etkileyebilir.
Ne Yapmalı:
- Dijital medya okuryazarlığı: Medya okuryazarlığı, iletişim ve medya teknolojisinin hızla değişmesi ile ilk önce 20. yüzyılın ilk çeyreğinde ABD’de başlamış ve 1970’li yıllardan itibaren de Avrupa’da konuşulmaya ve okutulmaya başlanmıştır[xi]. Ülkemizde de son çeyrek asırdır daha bir gündemde olan medya okuryazarlığı dersi, Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılan bir protokol ile önce 2006-2007’de 5 pilot okulda okutulmaya başlanmış ve daha sonra da tüm ortaokullarda seçmeli ders olarak müfredata girmiştir. İlk başlarda medya okuryazarlığı adı ile ortaya çıkan bu olgu, daha sonra, internet okuryazarlığı, dijital okuryazarlık, dijital medya okuryazarlığı, teknoloji okuryazarlığı, bilgi okuryazarlığı vb. gibi kavramlarla anılmaya başlanmıştır. Medya; kitap, gazete, dergi, radyo, televizyon, film, internet gibi kitle iletişim araçlarının tümünü ve kitle iletişiminde kullanılan araçların yayın yaptığı ortam (uydu, kablo, internet gibi) ile yayın hizmetini sunan yapının (medya kuruluşları) bütününü ifade eder.[xii] Medya veya dijital medya okuryazarlığı da; medya kapsamı içinde değerlendirilen her türden mecranın mesajlarına erişme, bunları kullanma, kullanırken çözümleyip değerlendirebilme, mesajlara eleştirel bakabilme ve kendi mesajlarını da üretip kullanabilme kapasitesi ve becerisidir. Günümüzde, yapay zeka ile birlikte medya mesajlarına karşı dikkatli olma ihtiyacı daha da bir artmış bulunmaktadır. Dolayısı ile yetişkinler hem kendi ihtiyaçları açısından (yalan mesaja maruz kalmama, etkin medya kullanımı vb.) hem de sorumlu oldukları çocuklar ve gençler için medya okuryazarlığına ve yeni dijital dünyanın diline vakıf olmak zorundadırlar. Yani gerek ebeveynlerin kendilerini koruma, gerekse çocuklarını denetleyebilmeleri açısından dijital medya okuryazarlığına ilgi göstermek çok hayati önem arz etmektedir.
- Ekran yönetimi: Dijital bağımlık/ekran bağımlılığı, son çeyrek asırda gittikçe büyüyen önemli bir sorundur. Tüm dünyada, günlük ekran kullanımı gittikçe artmakta ve hem süre olarak hem de maruz kalınan içerik açısından ciddi sorun olmaktadır. Akıllı İşaretler çalışma grubunun -yaklaşık 20 sene önce- RTÜK için hazırladığı çalışma raporuna göre; 16-17 yaşları arasındaki çocuk ve gençlerin okul dışındaki birinci etkinliği TV izlemektir. Çocuklar, yılda yaklaşık olarak 900 saati okulda, 1500 saati ise TV karşısında geçirmektedir. Bu durum, bugün maalesef çok daha vahim durumdadır. İlköğretim çağını tamamlamış bir çocuk yaklaşık olarak 100.000 kadar şiddet sahnesi ve 8.000 ölüm ya da öldürme sahnesi izlemiş olmaktadır. Benzer bir veriyi Amerikan Pediatri Akademisi İletişim Komitesi açıklamıştır. Buna göre insanlar, sadece televizyonda, 18 yaşına kadar 200.000 şiddet eylemine/sahnesine tanıklık etmektedirler.[xiii] Şiddet için tespit edilen bu sayılar, aile kurumunu zedeleyecek içerikler için de şüphesiz geçerlidir. Ülkemizde yaklaşık 5 çocuktan birinin odasında TV bulunmakta ya da çocuklar TV’nin bulunduğu odada yatmaktadır. Çocukların hangi programı ne kadar izlemek istediklerine de kendilerinin karar verdikleri, yine araştırmalarda ortaya çıkan sonuçlardandır. Bu durum, uygunsuz yayın içerikleri ile mücadelede; medya/yapımcı/yayıncı, reklamveren, okul/eğitim, sivil toplum kuruluşları, emniyet/polis, yargı sistemi vb. sorumlular içinde yer alan bir aktör olan aileyi daha bir öne çıkarmaktadır. Ekran bağımlılığı ve medya kullanımı süresi ile ailelerin alabileceği ve alması gereken klasik ve teknolojik denetim tedbirleri mevcuttur. Bu tedbirler; ekran kilidi, çocuğun kullandığı aygıtlar üzerinden süre ve tema kısıtlaması ve denetimi, ev ve dış ortamda cihazların kullanımı vb. ile ilgili alınabilecek tedbirlerdir. Sivil Toplum Kuruluşları: Dijital medya dünyası, sadece medya şirketlerinin piyasa kurallarına ve ticari hedeflerine bırakılamayacak kadar önemlidir. Medya hizmetleri, tüm dünyada klasik ticaret kurallarına bırakılmamış ve özel sınırlandırmalar getirilmiştir. Yayın içeriklerinin hangi saat dilimlerinde ve ne tür önlemler alınarak yayınlanacağı bile düzenlenmiştir. Dolayısıyla, tüm toplumu yakından ilgilendiren bu sektörle ilgili sadece kamu gücü ile bir denetim yeterli olmayacaktır. Bunun için yayın içeriklerinin toplumsal etkileri karşısında sivil toplum kuruluşlarının vereceği tepkiler ve takınacağı tutumlar, yayın kuruluşlarını -ticari kaygı amaçlı bile olsa- kısmen kontrol edecek ve onların hırslarını frenleyebilecektir. Bununla ilgili dünyada en başarılı örnek, ABD merkezli Parents Television Council -Ebeveynler Televizyon Konseyi- (PTC-ETK) isimli oluşumdur[xiv]. Yaklaşık 30 sene önce ortaya çıkan bu oluşumun misyonu şöyle belirtmektedir: “Çocukları ve aileleri, medyadaki açık cinsellik, şiddet ve küfür içeriklerinden korumak, çünkü bunların uzun vadede zararlı etkileri kanıtlanmıştır.” Oluşumun vizyonu ise: “Amerika genelindeki çocuklar ve aileler için güvenli ve sağlıklı bir eğlence medya ortamı sağlamak.”[xv] olarak ifade edilmiştir. Yapı, üyeleri ve reklamverenlerle birlikte hareket etmekte ve olumsuz olarak işaretlenen yayınlarla ilgili yayıncı üzerinde baskı oluşturarak sonuç almayı hedeflemektedir. Bu baskı bazen reklamverenlere yönelik de olabilmektedir.
- Yayıncı/yapımcı sorumluluğu: Yayınlar, şüphesiz en çok kullanıcıya ulaşma ve karşılığında ticari bir kazanç elde etme amacıyla yapılır. Bu amaç dışında da yayın ve yapımlar elbette vardır. Onların da hedefleri ticari olmasa bile, başka bir siyasal/sosyal/kültürel amaç olabilir[xvi]. Yayıncı ve yapımcılar, kamu yararı dışında başka amaca yöneldiklerinde kamu otoritesinin veya sivil toplum kuruluşlarının yaptırımları ve baskıları ile karşılaşmadıkları takdirde, elbette bu iklimin ortamından yararlanmayı düşünecek ve deneyeceklerdir. “Lisansınız size, kamuya ait hava dalgalarını 180 milyon Amerikalının mutemeti olarak kullanma hakkını veriyor. Bu durumda, halk, sizin ellerinize bırakılmış oluyor. Mutemet olarak kalmak istiyorsanız, yalnızca hisse sahiplerinizi değil, halkı da ön planda tutmak zorundasınız… İçinde yaşadığımız çağa jet çağı, atom çağı, uzay çağı gibi isimler veriliyor. Ben ayrıca, TV çağı olarak da kabul ediyorum. Günümüzün yayıncılarının gür seslerini insanlığını yüceltmek yönünde mi, yoksa alçaltmak yönünde mi kullandığına da yine tarih karar verecek.”[xvii]
- Reklamverenler: Yayıncılık alanında reklam ve reklamveren çok stratejik bir güce ve konuma sahiptir. Yayıncılığın/yayıncıların ortak patronu bile sayılabilirler. Reklamveren, reyting ölçümlerini esas aldığı kadar reklamın içinde yayınlanacağı programın içeriğini de göz önünde bulundurmalıdır. İzleyicilerin yoğun eleştirilerine neden olan ve ilgili kamu otoriteleri tarafından sürekli müeyyideler uygulanan pek çok program, reklamverenlerin desteğiyle yayına devam etmektedir. Bu yönüyle reklam, zararlı program içeriğini besleyen en önemli etken olmaktadır.
Sonuç
Aile, toplumun temelidir. Çocuklar hem ailenin hem de toplumun geleceğidir. Her çocuk, potansiyel bir ebeveyn/aile adayıdır. İletişim teknolojilerinin bunca geliştiği ve yapay zekanın da devreye girmesiyle artık teknolojinin nerelere kadar nasıl bir amaçla kullanılabileceğinin sınırlarının da tam olarak kestirilemediği günümüzde; hem bireyler, hem aileler, hem de devletler teknoloji ve dijital okuryazarlığını kendileri için en önemli gündem maddesi yapmak zorundadırlar. Aile, küçük bir devlet; devlet ise büyük bir aile sorumluluğu ve duyarlılığı ile hareket etmek zorundadır. Çünkü, buradaki ihmal, bumerang gibi hem aileyi hem de toplumu vuracaktır.
Dijital medya, aile yaşamı ve Müslüman kimliğinin korunması açısından hem fırsatlar hem de riskler sunan çok yönlü ve güçlü bir araçtır. Bu dijital dünyanın olumlu yöne evrilmesi, başta ebeveynler olmak üzere bilinçli ve sorumlu bir tutum benimsenmesine bağlıdır. Ebeveynler, dijital medyanın sınırsız olanakları arasında kaybolmadan, bu aracı aile bağlarını güçlendiren ve çocukların çağın gereklerine uygun şekilde yetişmesini sağlayan bir rehber olarak kullanabilirler.
Müslüman toplumlarda da dijital medya, dini içeriklerin yaygınlaşması ve aile değerlerinin korunması için büyük bir potansiyel taşımaktadır. Dini eğitim platformları, aile değerlerini vurgulayan içerikler ve çocuk dostu uygulamalar, bu aracın faydalı kullanım alanlarından yalnızca bazılarıdır. Ancak bu potansiyelin etkili bir şekilde değerlendirilmesi, ailelerin dijital medya karşısındaki farkındalıkları ve kullanım sınırlarını belirlemeleriyle mümkün olacaktır.
Kontrolsüz ve bilinçsiz kullanım, geleneksel aile yapısının zayıflamasına, mahremiyetin ihlaline ve çocukların zararlı içeriklere maruz kalmasına neden olabilir. Bu nedenle, dijital medyanın faydalarından azami ölçüte yararlanırken olumsuz etkilerinin minimize edilmesi büyük bir sorumluluk olarak ailelere, topluma ve karar alıcılara düşmektedir. Stratejik politikalar geliştirilmesi, ebeveynlerin bilinçlendirilmesi ve İslamî değerlere uygun, eğitici ve öğretici içeriklerin teşvik edilmesi bu sürecin kilit adımları arasındadır.
Özetle, dijital çağda iyi ebeveyn olmak, teknolojiyi reddetmeden; aksine bilinçli, sınırlı ve değer odaklı kullanarak çocuklarımızı Müslüman ve insan olarak yetiştirme gayretiyle mümkün olabilir.
[i] 2011 yılında yürürlükten kaldırılan 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un ‘Yayın İlkeleri’ başlıklı 4. Maddesinin e bendi şöyledir: e) Yayınların toplumun millî ve manevî değerlerine ve Türk aile yapısına aykırı olmaması.
Yine, 3984’ün yerine getirilen 6112 sayılı Radyo Ve Televizyonların Kuruluş Ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un Yayın Hizmeti İlkeleri başlıklı 8. Maddesinin 1. Fıkrası f bendi şöyledir: “Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.”
[ii] Televizyon, Öldüren Eğlence, Neil Postman, Ayrıntı Yayınları
[iii] https://www.haberturk.com/50-milyon-kullaniciya-ne-kadar-surede-ulastilar-3451207
[iv] https://www.techinside.com/50-milyon-kullaniciya-en-hizli-ulasan-teknoloji-hangisi/
[v] https://localiq.com/blog/what-happens-in-an-internet-minute/
[vi] https://www.aa.com.tr/tr/info/infografik/40069
[vii] Burada https://www.rtuk.gov.tr/rtuk-kamuoyu-arastirmalari-49 ve burada https://www.rtuk.gov.tr/rtuk-arastirmalari-48 tüm araştırmalara ulaşılabilir.
[viii] Bu tablo; RTÜK Kamuoyu, Yayın Araştırmaları ve Ölçme Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır. Daire Başkanı ve emeği geçenlere teşekkür ederiz.
[ix] Mezkur dönemde (2008 yılı olmalı) İzleme ve Değerlendirme Daire Başkanı olarak yayıncılara bu sunum “Marjinal Temalı Diziler” başlığı ile tarafımdan yapılmıştır.
[x] https://10haber.net/yazarlar/irem-hattat/cocuklar-internette-tanisip-anlasmislar-534157/amp/
https://www.odatv.com/guncel/40-yillik-surecteki-degisim-ciftler-artik-nerede-tanisiyor-120067471
[xi] https://www.medyaokuryazarligi.gov.tr/sorular.php
[xii] https://www.medyaokuryazarligi.gov.tr/sorular.php
[xiii] Televizyon Programlarındaki Şiddet İçeriğinin ve Mahremiyet İhlallerinin İzleyicinin Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkileri, RTÜK, 2006, s. 36
[xiv] İlk kuruluşunda Parents Television Council olan adı daha sonra Parents Television and Media Council olarak değişmiştir. Oluşumun işleyişi hakkında daha fazla bilgi https://www.parentstv.org/ ve https://en.wikipedia.org/wiki/Parents_Television_and_Media_Council sitelerinden alınabilir.
[xv] https://www.parentstv.org/about-us
[xvi] Bu konuda, geçtiğimiz yıl yayınlanan “Hekaton’la Son Tango: Aileyi İfsad Etme ve İnsanlığı Yeniden Yapılandırma Küresel Projesi’nin Bir Meta-Analizi, Mustafa Merter, Ketebe Yayınları, İstanbul 2023” kitabının 105-136. sayfaları arasında “Görsel Medya Alanı, Sosyal Medya Alanı, Yapay Zeka Alanı” bölümleri okunabilir.
[xvii] Newton Minow, FCC (Federal İletişim Kom.) Bşk. 1961.