Sayın bakanım, dünya tarihinin gördüğü en büyük felaketlerden birinin haberine uyandık 6 Şubat sabahı. Bilim adamlarının “karada gerçekleşen en büyük deprem” dediği yıkımı, dünya medyası “asrın felaketi” ifadeleriyle aktardı. Yaşayanlar ise “küçük kıyamet” diye tanımladı. Yüzbinlerce insanımız enkaz altında kalırken, on binlerce insanımızı kaybettik. Sınırlarımızı aşan deprem Suriye’yi de vurdu, Lübnan ve Mısır’dan dahi hissedilecek büyüklüğe ulaştı. “Asrın felaketi” olarak nitelendirilen Kahramanmaraş depremleri sonrası bakanlığınız nezdinde güçlü veya güçlendirilmesi gereken hizmet ve uygulamalara yönelik bir çalışma, bir raporlama süreci yaşandı mı?
Şehirlerimiz tarihimizin, kadim medeniyetimizin en önemli temsilcileri oldular hep. Ülkemizin yüzde yetmişinden fazlası deprem riski olan bölgelerde yaşıyor. Bu nedenle maalesef şehirlerimiz depremler ve afetlere de şahitlik etmektedir. Yer altı ve yer üstü kaynakları zengin olan güzel bir ülke olsak da yaşadığımız coğrafyanın stratejik ve jeopolitik zorlukları da var. Her ne kadar jeopolitik konumu güçlü bir ülke olsak da, Türkiye aynı zamanda deprem kuşağında yer alıyor. Cumhuriyetimizin kuruluşunu esas alırsak 1939’da Erzincan’da, 1999’da Marmara’da büyük depremler yaşadık. Bunlara son yıllarda yaşadığımız Van, Elazığ, Bingöl, Malatya, Muş, Dinar, İzmir gibi depremleri de eklediğimizde, şöyle bir tabloyla karşılaşıyoruz: Deprem gerçeğine hazırlanmak, bu gerçekle yaşamak önemlidir. Hep söylüyoruz, deprem değil binalar öldürür. Bu deprem o kadar büyük ve sarsıcıydı ki o yüzden ‘asrın felaketi’ kavramlaştırması ile anıldı.
Depreme yönelik yapılan ilk jeolojik araştırmalar, Anadolu Yarımadası’nda kayma olduğuna ilişkin emareler ortaya çıkardı. 14 milyon vatandaşımızın yaşadığı 11 ilimiz etkilendi. 50 bin 400 canımızı, kardeşimizi bu depremde yitirdik. 100 bini aşkın vatandaşımız yaralandı. 3 milyona yakın insanımız evini, iş yerini kaybetti, hatıralarını kaybetti. O büyüdüğünüz, yetiştiğiniz, okula gittiğiniz, bahçenizin içindeki ağaçta sallandığınız, çocukluk hatıralarınızın olduğu, gelin olduğunuz, damat olduğunuz hatıralarınız yok oldu. İşte kaybımız bu kadar ağır, acımız bu kadar büyük. Bu bağlamda sorunuza cevap vermemiz gerekirse şunu ifade edebiliriz.
Tabii, elbette raporlama yapıyoruz. Örneğin Elazığ depremi sonrasında yapılan raporları Yapı İşleri Genel Müdürlüğümüzün internet sayfasında görebilirsiniz. Raporlama yapıldığı esnada, afet bölgesinde olmak ve oradaki durum hakkında karar vermek, yeni sistemler geliştirmek gerekiyor. Örneğin, Kahramanmaraş ve Hatay merkezli asrın felaketi depremlerinde yapıların hasar alma derecesi, alanda çalışan uzman isimlerin, hocalarımızın notları doğrultusunda tutuldu. İtiraz tespit süreçleri bittikten sonra başlayacak olan raporlama sürecinin iki ay kadar süreceğini tahmin ediyoruz.
Sayın bakanım, bu bağlamda sahada yapılan raporlama çalışmalarının depremden etkilenen yapı stoğumuza ilişkin nasıl bir sonuç ortaya koyduğunu ifade edebilirsiniz?
Sorunuz bağlamında son çalışmalarımızla elde ettiğimiz verilerden bahsetmek isterim. Yaşadığımız bu depremden sonra bölgede yıkılan binaların yaklaşık %96,6’sının 1999 öncesi yapıldığını ve yapı denetim hizmeti almadan inşa edildiğini tespit ettik.
Orta hasar veya daha yıkıcı etkiye maruz kalan binalar üzerinde yaptığımız incelemelerde ise; bu binaların %94’ünün, diğerleri gibi, 1999’dan önce yapılan eski yapılardan oluştuğu, proje ve yapı denetimi almadan inşa edildikleri görülüyor. Yani bu bölgede yaşanan yıkımın en önemli nedeni mühendislik hizmeti almamış eski yapı stoğu ve zeminin yapısıdır.
Şu an itibariyle hasar tespit çalışmalarını tamamladık. Deprem bölgesindeki illerimizde 5 milyon 919 bin 872 bağımsız bölümden oluşan 2 milyon 193 bin 209 binada inceleme yaptık. Bunlardan içerisinde 872 bin 59 bağımsız bölüm olan 311 bin 196 binanın yıkılmış, acil yıkılacak, ağır ve orta hasarlı olduğunu tespit ettik.
Enkazların %82’sini kaldırdık. Adana’da enkaz kaldırma çalışmalarımızı tamamladık. Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Kahramanmaraş, Malatya ve Osmaniye’de ise enkazların %90’dan fazlasını, Hatay’da da %71’ini kaldırdık. En kısa sürede bitireceğiz. Şu ana kadar 13 milyon m3 moloz taşıdık.
Sayın bakanım, olası yeni depremlerde öncelikle kamu binalarının ayakta kalması ve hizmetlerine devam edebilmesi için, genel tedbirlere ek olarak ne gibi tedbirler düşünülüyor? Örneğin sismik izolatör zorunlu hâle getirilecek mi ya da mevcut kamu binalarında uygulama yapılacak mı?
Evet, sismik izolatör zorunlu hâle getirilebilir. Ancak teknik veya ekonomik olarak tamamıyla uygundur demek doğru olmaz.
Bu konu üzerinde Türkiye Ulusal Risk Kalkanında akademisyenlerimizin çalışmaları devam ediyor. Ayrıca Yeni Yapı Komisyonu’nda da bu konu görüşülüyor. Ancak çalışmalar henüz sonuçlanmadı. Bu aşamada net bir şey söylemek mümkün değil. Evet izolasyon önemli ama hangi binaya ne şekilde kullanılacağı etkinlik ve verimlilik açısından daha da önemli.
Sayın bakanım mevcut şehirlerimizin yapı envanteri ne kadar sağlıklı? Buna yönelik yapılması gerekenler hakkında bir planlama süreci hayata geçirildi mi? Kesik kolonlar, zemin katlarda yapılan riskli tadilatlar, güçlendirilmesi gereken yapılar vb. durumların tespitine yönelik neler yapıldı ve yapılacak?
Bu konuda çalışma yaptık, bakın bir örnek vereyim. 2019 yılı Şubat ayında Yeşilyurt Apartmanının kendiliğinden çökmesi sonucunda onlarca vatandaşımız yaralandı ve vefat etti. Daha sonra yapılan araştırmalarda, yapının üzerine kaçak kat çıkıldığı, altında dükkân olduğu ve bu dükkânın reklamları görülebilsin diye kolon kestiği ortaya çıktı. Maalesef bunun gibi çok fazla örnek var.
Yapı İşleri Genel Müdürlüğümüz, AR-GE çalışmalarına başladı. 2021 yılı Haziran ayı itibariyle yeni yapılmış tüm binalar için Bina Kimlik Sistemi uygulamasını hayata geçirdik. Kısaca bahsetmem gerekirse; binalarımıza taktığımız bir levha var. Bu levha yanmaz, kırılmaz özellikte. Levhamızın içerisinde bir çip bulunuyor. Bu çipte binamızın bütün projeleri, kalibrasyon ve denetim özellikleri kayıtlı. Levhamızın üzerinde, akıllı telefonu olan herkesin okutabileceği bir kare kod var. Buradaki bilgiler, kamu görevlileri, yapı malikleri ve üçüncü kişiler tarafından görülebilir. Burada dikkat gerektiren ince bir detay var, kişilerin gördüğü bilgilerin detayları birbirinden farklı.
Ayrıca Bina Kimlik Sistemi’ne kayıtlı binalarda 5 yılda bir denetim zorunluluğu getirdik. Başlangıçtaki iskân almış projesiyle uyumlu olup olmadığına bakıyoruz. Yani çatı katı eve çevrildi mi? Bodrum katı eve çevrildi mi? Üste kaçak kat çıkıldı mı? Binanın statik projesine müdahalede bulunuldu mu? Bunlara bakıyoruz.
Burada önemle altını çizmek istediğim bir konu var. Bina Kimlik Sistemi ve denetiminde derdimiz mimari bir aykırılığı tespit etmek değil. Elbette ki vatandaşlarımız kendi evlerinin ya da binalarının içerisinde kendi kullanımlarına kolaylık sağlayacak birtakım uygulamalar yapabilirler. Mesela balkonu pvc ile kapattığında ya da cam balkonla kapattığında biz buna ceza verecek değiliz. Ancak vatandaşımız, bölme duvarları kaldırdıysa, binanın statik projesine aykırı birtakım düzenlemeler yaptıysa, kolon kesme, kirişi tıraşlama, kirişin içerisinden borular geçirmeye çalıştıysa kısacası yapı güvenliğini etkileyecek müdahaleler olduysa cezalandırıyoruz. Daha önce de bahsettiğim gibi 5 yılda bir denetimlerimiz var. Bu denetimlerin kademeli bir şekilde cezalandırılması var. Bu kademeler şu şekilde ilerliyor.
Birincisi; eğer geriye dönülmesi basit olabilen bir durum varsa hem para cezası kesiyoruz hem de onun eski haline döndürülmesini maliklerimize belediyeler eliyle zorunlu kılıyoruz.
İkincisi ise; düzeltilebilecek ancak yine de binanın yapı güvenliğini tehlikeye atabilecek daha riskli bir durum varsa, gerekiyorsa binayı boşaltıp o tedbirlerin alınmasını sağlıyoruz. Tabi yine para cezası da var.
Üçüncüsü ise; çok büyük bir müdahâle olması ve anında tedbir alınması gereken durumda gerekiyor ise ve yapılan müdahaleden geriye dönülemiyor ise binanın yıkılması söz konusudur. Yani artık ben bu binayı aldım bu daire benim. İstediğimi yaparım devri kapandı. Kaçak kat atma devri de kapandı.
Bina Kimlik Sisteminin bir başka olumlu tarafından da şöyle bahsetmek isterim. Örneğin daire kiralarken ya da alım yaparken brüt ve net kullanım alanları rahatlıkla görülebilir. Böylece yanlış bilgilendirmenin önüne geçilmiş oldu. Çünkü kat planları ve alan metrekareleri çip içerisinde mevcut.
Şunu da ifade etmek isterim biz yapı denetim ile ülke genelinde sağlıklı yapıların oranını artırma noktasında çok büyük işler yaptık. Bugün kamu ve özel sektör eliyle yapılan kentsel dönüşümle, TOKİ konutlarımızla ve yapı denetim sistemimizle ülkemizdeki binaların %65’ini güvenli hâle getirdik, 55 milyondan fazla vatandaşımızın güvenli konutlarda oturmasını sağladık.
Ulusal Risk Kalkanı Modeli ile denetimle alakalı farklı uygulamalar da başlatacağız. Türkiye Bina Envanteri’ni hazırlayacağız. Bu binalarımızın risk durumlarının tespitini tamamlayacağız. Afet sonrasında oluşan zarar ve hasar tespitine dair dijital veri havuzu oluşturup, devletin tüm birimleriyle entegrasyonunu sağlayacağız.
Yapılacak tüm çalışmalarda mesleki mesuliyet sigortası ve yetkin mühendislik uygulamalarını zorunlu hâle getirecek, yapı denetimine ek olarak zemin denetim uygulamalarını da mevzuata bağlayacağız.
Yapı Sağlığı İzleme Sistemlerini hayata geçireceğiz. Kullandığımız araçlar otomobiller nasıl periyodik olarak muayeneye tabi tutuluyorsa Türkiye’de tüm binalar da aynı periyodik muayenelere tabi olacaklar. Tüm yapılarımızı mimar, mühendis ve şehir plancılarından oluşturacağımız yeni bir birim tarafından muayene edeceğiz.
Sayın bakanım, deprem sonrası yeni kurulacak şehirlerin mimari planları hususunda çalışmalarınız neler oldu? Örnek olarak şehirlerin mevcut kimlikleri göz önüne alındı mı?
Şu an bölgede çok kapsamlı bir şehircilik çalışması yürütüyoruz. İnşallah bölgede her türlü afete karşı dirençli şehirleri inşa edeceğiz, ihya edeceğiz. Hedefimiz ülkemizi Türkiye Yüzyılı’nda afetlere karşı dirençli toplum ve dirençli şehirler ile donatmaktır.
Şehirlerimizin yeniden inşa ve ihya dönemi resmen ve fiilen başladı. Binlerce şehir plancımız, mimarımız, mühendisimiz, yüzlerce akademisyen hocamız, on binlerce işçi kardeşimizle yeni yerleşim yerleri için sahada kapsamlı bir çalışma yürütüyoruz.
11 ilimizde toplamda 506.739 afet konutu ve 143.271 köy evi ile beraber toplam 650.010 konut inşa edeceğiz.
Tabi burada yapımına başladığımız konutlar şehrin kültürünü ve dokusunu yansıtan projeler. Bölgeye ait değerlerin korunması çalışmalarını da yürütüyoruz. Yöresel mimariyi muhafaza ederek, depreme dayanıklı ve güvenli konutlar yapıyoruz. Her şehrimizin kendisine has mimarisi ve kültürel yapısını koruyoruz.
Hamdolsun, Ramazan Bayramı’nın ikinci gününde de Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta yapımını tamamladığımız ilk köy evlerini depremzede kardeşlerimize teslim ettik. Hem depremzede kardeşlerimiz hem de bizler çifte bayram yaşadık.
Köy evlerimizin sözleşmelerini depremden 15 gün sonra yapmıştık. 2 ay içerisinde de inşaatlarını tamamladık. Gaziantep, Nurdağı Mesthüyük Köyü’nde 3 adet, Gaziantep, Nurdağı Belpınar Köyü’nde 4 adet, Kahramanmaraş Türkoğlu Özbek Köyü’nde 3 adet olmak üzere 10 köy evimizi afetzede kardeşlerimize teslim ettik.
Aynı hızla hem konutlarımızın hem köy evlerimizin hem sanayi sitelerimizin ve sosyal donatılarımızın inşaatlarını da sürdürüyoruz.
Şu an nereye gidersek gidelim bir depremzede kardeşimizle karşılaşıyoruz. Bütün Türkiye depremzede kardeşlerimize kucak açtı, evini açtı, gönlünü, sofrasını açtı. Bir eksiğiniz var mı diye sorduğumuz zaman devletine, kadirşinas milletimize dua ediyor. Bizden de söz istiyorlar. Evlerimizi bir an önce yapın diyorlar. Memleketlerine bir an önce dönmek istiyorlar. Biz de kardeşlerimizi kendi yuvalarına bir an evvel kavuşturmak için var gücümüzle çalışıyoruz
Sayın bakanım müteahhit sayıları ile ilgili sosyal medyada sıklıkla atıf yapılan Almanya’da 3500, Avrupa’da 25.000, Türkiye’de ise 350.000 müteahhit olduğu yönünde bir bilgi var. Bu paylaşımı esas alarak değerlendirmenizi almak ister; barınma temel ihtiyaç iken, inşaat sektörünü para kazanılan veya yatırım aracı olarak değerlendirilen bir alan olmaktan çıkarmayı düşünüyor musunuz? diye sormak isteriz.
Türkiye’de 500 binden fazla müteahhit var iken 2019 yılında yaptığımız düzenleme ile müteahhitlik yapabilmek için ekonomik ve teknik yeterlik uygulamasına geçtik. Buna göre yapılacak işin büyüklüğüne göre ekonomik ve mali yeterliği sağlayanlar Bakanlıkça yetkilendiriliyor. Yapılan düzenleme ile müteahhit sayısı 500 binden 100 bine düştü. Üstelik bu 100 bin müteahhidin 70 binini 2000 metrekareden küçük işleri yapmaya yetkili en alt grup müteahhitler oluşturuyor. En alt grup küçük işleri yapabilen H grubu müteahhitler hariç A grubu ile H arasındaki müteahhit sayımız 30 bin civarına düştü. Netice itibariyle 2019 tarihinden itibaren ülkemizde de Avrupa ülkelerinde bulunan uygulamalara benzer şekilde artık yetkin müteahhitlik uygulamasına geçildi.
Sayın bakanım, deprem, şehir ve mimarinin ruhu denildiğinde akla ilk gelen yer İstanbul. Olası büyük depremden önce İstanbul planınız nedir? İstanbul’un yükünün hafifletilmesi noktasında projeleriniz var mı? Mesela, bu kapsamda ‘Kanal İstanbul’ projesi, İstanbul’un yeniden imarı noktasında nasıl bir öneme sahip?
Kanal İstanbul, İstanbul Boğazı’ndaki gemi geçişlerinden dolayı olabilecek kazaların önlenmesi ve emniyeti açısından önemli. Diğer taraftan, İstanbul içerisindeki riskli yapıların yoğun bulunduğu alanlardaki yapı ve nüfus yoğunluğunun azaltılması için Kanal İstanbul çevresindeki rezerv alanlarına bu nüfusun taşınması için önemli. Böylece hem riskli alanlardaki nüfusun can güvenliğini sağlayabileceğiz hem de yapı yoğunluğu olan riskli bölgelerin yoğunluğunu azaltacağız.
İstanbul’da 500 bini Avrupa ve 500 bini Asya yakasında olmak üzere 2 rezerv alanda yeni şehirlerin kurulmasına yönelik planlamalarımızı başlattık. Şehrin iki yakasında, çeperlerinde yapacağımız bu konutlar uydu kent modelinde olacak.
Bu iki alan için hem Anadolu hem Avrupa yakasında 130 milyon metrekare yere ihtiyacımız var. Bunu da rahatlıkla sağlayabiliriz. Bu anlamda yerlerin belirlendiğini söyleyebilirim. Bu alanlarda yapılacak konutlar İstanbul’a ilave nüfus gelmeyecek şekilde, sadece riskli binasını dönüştürmek isteyen vatandaşlarımız için kullanılacak. Bu anlamda hedefimiz İstanbul’un mevcut merkezi nüfusunu deprem riski az olan çeperlere doğru dağıtmaktır.
Bunun yanı sıra hâlihazırda 500 bin konutu da yerinde dönüştüreceğiz. Bu çalışmayla 1.5 milyon konutu dönüştürerek, 6 milyon İstanbullu kardeşimizi güvenli alanlara taşıyacağız.
İstanbul’un içindeki sağlıksız konutları dönüştürürken boşalan alanlardaki binaları da bir an önce yıkıp yeni yeşil ve sosyal donatı alanları inşa edeceğiz. Yeni toplanma alanları kazanacağız. İstanbul’un trafiğini rahatlatacağız. Havasını, suyunu, derelerini temizleyeceğiz.
İstanbulumuzda, 1.5 milyon konutumuzun temellerini Gaziosmanpaşa’dan, Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle attık. “Ben de evimi ekonomik olarak zorlanmadan, devletimi de yanımda görerek dönüştürmek istiyorum” diyen kardeşlerimize, Ramazan Bayramı’nın birinci gününde, Cumhurbaşkanımız müjdemizin detaylarını açıkladılar. Ben inanıyorum ki yüzbinlerce İstanbullu kardeşimiz, o gün adeta çifte bayram yaşadı.
Kampanyamızın detayları hazır. Evini kentsel dönüşüme sokması gereken vatandaşlarımıza ciddi bir ödeme kolaylığı sağlıyoruz. Milletimizin üzerinden yük alıyoruz. Bu kampanya ile kentsel dönüşümde ciddi bir ödeme kolaylığı sağlıyoruz. Böylece vatandaşlarımızın gönüllü katılımını sağlayarak, onların rızasını alarak, hiç kimseyi mağdur etmeden İstanbul’da kentsel dönüşüm çalışmalarını daha da hızlandırmış olacağız. Devlet ve millet olarak el ele vererek kentsel dönüşümü gerçekleştireceğiz.
İstanbul kentsel dönüşüm çalışmalarımız zincirleme olarak başka çalışmaları da beraberinde getirecek. Az önce de bahsettim; şehrin içindeki yoğun yapılaşmayı ortadan kaldırarak, İstanbul’a yeni sosyal donatı ve yeşil alanlar kazandıracağız.
Bu anlamda çocuklarımızın, İstanbullu kardeşlerimizin yeşil alan ihtiyacını karşılayacak, eğitim ve sağlık hizmetlerini eksiksiz bir şekilde almasını sağlayacağız. Kuracağımız yeni şehirleri; teknoloji geliştirme bölgesi, fuar, kültür ve kongre merkezlerinin yanı sıra turizm alanlarıyla destekleyeceğiz.
Bölgede günübirlik deniz ulaşımı sistemini geliştirerek metro, metrobüs ve diğer ulaşım akslarıyla entegrasyonunu sağlayacağız. Kuracağımız raylı sistemleri üçüncü köprü ve Marmaray geçişiyle entegre ederek İstanbul’u daha ulaşılabilir hâle getireceğiz.
Böylece şehrin altyapı ve trafik sorununu da tamamen çözeceğiz. Marmara bölgesindeki yoğunluğun azaltılması için yeni endüstriyel gelişim alanları ve lojistik hatları oluşturacağız.
Sadece İstanbul’u tek başına değil, tüm Marmara’yı, Trakya’yı da içerecek şekilde, konutları, sanayisi, kültürü, ticaretiyle geliştirecek, olası depreme karşı hazırlayacağız. Bu kapsamda Afetlere Karşı İstanbul Mekânsal Strateji Planı’nı hayata geçiriyoruz. Aynı anlayışla Ege Bölgemizde de benzer bir çalışmayı hazırlayacağız.
İstanbul’dan başlatacağımız rezerv şehir projemizi deprem tehlikesinin yüksek olduğu bölgelerde de yaygınlaştıracağız. Kahramanmaraş merkezli yıkıcı depremlerin olduğu bölgelerden başlamak üzere 7 coğrafi bölgede 7 rezerv şehir projesinin projelendirme çalışmalarını başlatacağız.
İstanbul’da kentsel dönüşüm çalışmalarına ivme kazandıracak “Yarısı Bizden” kampanyası açıkladık. Bu kampanyayla vatandaşlarımıza çok büyük bir ödeme kolaylığı sağlıyoruz.
Kampanya kapsamında ister yerinde ister rezerv alanda kentsel dönüşüme girecek evlerin maliyetinin yarısını devlet olarak biz karşılayacağız. Dört gün içerisinde ciddi bir başvuru oldu. Başvurularla eş zamanlı olarak sahada incelemelerimizi de başlattık.
250 uzmandan oluşan 14 sabit 60 mobilize ekip oluşturduk. Bunun yanı sıra İstanbul’un birçok ilçesinde de ofislerimiz hazır. Ekiplerimiz bir yandan gün içerisinde sahada başvuru yapan vatandaşımızla görüşüyor, onların taleplerini alıyor. Diğer taraftan başvuru yapılan binalarla ilgili incelemelerini yapıyorlar.
Bizim önceliğimiz yerinde dönüşümü sağlamaktır. Bu anlamda da kentsel dönüşüm çalışmalarımızı yürütürken her zaman yerinde, gönüllü ve hızlı olacak dedik.
Ama diyelim ki, hak sahibi vatandaşımız rezerv alandaki konutlardan faydalanmak istiyor. Bu sefer de mevcut binasının değerini rezerv alandan tercih ettiği konutun değerinden düşeceğiz. Kalan tutarın ise yarısını devlet ödeyecek.
Yani bir vatandaşımız oturduğu evin riskli yapı olduğunu tespit ettirdikten sonra kentsel dönüşüme girdiği zaman evinin maliyetinin yarısını devletimizin karşılayacağı bir finansal destek sağlamış oluyoruz.
Bugün sahada inşa ettiğimiz 2+1 konutların maliyeti 1.5 milyon, 3+1 konutların maliyeti 1 milyon 800 bin liradır. Vatandaşlarımız 100 m2 2+1 daireye 750 bin liraya; 120 metrekare 3+1 daireye de 900 bin liraya sahip olabilecekler. Vatandaşlarımız dönüşüm sonrası ödemesi gereken ücreti de iki şekilde ödeyebilecek. Birinci seçenek olarak 0,79 oranla 10 yıl vadeyle uygun banka kredisi kullanabilecek. İkinci seçenek olarak %10’u peşin, geri kalanını da 10 yıl vadeli olacak şekilde ödeyebilirler.
Devletimiz hem maliyetinin yarısını karşılayacak hem de kredi desteği verecek. Böylelikle devletimiz riskli evini dönüştürmek isteyen vatandaşlarımıza %50’nin üzerinde bir destek sağlamış olacak.
Yine ÜFE, TÜFE veya memur maaş artış oranlarından hangisi daha düşükse o oranda altı ayda bir taksitlerde artış güncellemesi yapılacak.
TOKİ Başkanlığımızla inşa edeceğimiz;
- 2+1, 100 m2 konutların peşinat tutarı 000 TL, başlangıç taksit tutarı 5.625 TL,
- 3+1, 120 m2 konutların peşinat tutarı 000 TL, başlangıç taksit tutarı 6.750 TL olacak.
Yani vatandaşlarımız maliyetin yarısına, uygun vade oranıyla ve düşük peşinatla kolaylıkla yeni evine sahip olabilecek. Tabi bu fiyatlar, ilk 6 ay içerisinde anlaşma aşamasını tamamlayıp sözleşmesini tamamlayan ilk 200 bin başvuru için geçerlidir.
Ön aşama sürecini tamamlamış fakat 6 ay içerisinde anlaşma sürecini tamamlamamış, sözleşme yapmamış başvurular bu projeden ilk etapta yararlanamayacaklar. Vatandaşımız “kendi evimi ben parsel bazında dönüştürmek istiyorum” derse 0,79 vade oranıyla 1 milyon 250 bin lira kredi kullanabilecek.
Yine vatandaşımız bugün temellerini attığımız 100 bin yeni rezerv konuttan almak isterse burada da “yarısı bizden” diyeceğiz, aynı kolaylıkları bu kardeşlerimiz için de sağlayacağız. Kampanyamız ilk etapta sadece İstanbul’da geçerli olacak. Süreç içerisinde deprem riski yüksek olan diğer illerimizde de başlatacağız.
Tabii “Yarısı Bizden” kampanyasına başvuran vatandaşlarımız için İstanbul’da 3.500 lira olan kira yardımı tutarını 5.250 liraya çıkarıyoruz. Bu süreçte 10.500 TL taşınma ve aylık 5.250 TL kira yardımı yapacağız.
Sayın bakanım, bütün bu değerlendirmeleriniz çerçevesinde okuyucularımıza iletmek istediğiniz son mesajınızı alabilir miyiz?
Son olarak şunları belirtmek isterim; sayın cumhurbaşkanımızın önderliğinde 21 yıldır, tarihimizden, kültürümüzden, inancımızdan, medeniyetimizden aldığımız ilhamla çalışmalarımızı yürüttük, yürütmeye de devam ediyoruz. Uzak yakın demeden 7 coğrafi bölgede, 81 şehirde, 972 ilçemizde, 780 bin kilometrekare vatan toprağının her karışında eserler üretmek için çaba sarf etmekteyiz. 85 milyon vatandaşımızın her birine, ülkenin her karış toprağına ulaştık, hizmet götürdük. Aziz milletimiz üretilen bu eserlerin, götürülen tüm hizmetlerin arkasında kararlılıkla durduğu müddetçe biz her şeyin en güzeline layık yüce milletimiz için hizmetkâr olmaya devam edeceğiz. Mevla milletimize zeval vermesin, birlikteliğimize kastedenlere de fırsat vermesin duasıyla bütün okuyucularımıza muhabbetlerimi sunuyorum.