4 Kasım 2024, Pazartesi

Prof. Dr. Ulvi Keser – Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Esaret ve Savaş Esirleri

1967’den bu yana Yunanistan’da işbaşında olan Albaylar Cuntası tarafından Kıbrıs’ta eski EOKA üyesi ve sözde gazeteci Nikos Sampson’a 15 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkmak, Cumhurbaşkanı Makarios’u devirmek ve adayı Yunanlaştırmak amacıyla oldubitti bir darbe yapılır. Adada ortaya çıkan karmaşa ortamını sonlandırmak ve özellikle Kıbrıslı Türklerinin hayatını korumak amacıyla Türkiye garantör devlet olarak Yunanistan ve İngiltere ile bir dizi mekik diplomasisi gerçekleştirir; ancak Yunanistan ve İngiltere’nin umursamaz tutumları nedeniyle Türkiye meşru haklarını kullanarak 20 Temmuz 1974 günü adaya barış getirmek amacıyla bir askeri operasyon başlatır. Bu çerçevede güneydeki Kıbrıslı Türkler kuzeye, kuzeydeki Kıbrıslı Rumlar da güneye geçmeye çalışırken ortaya çıkan sorunlardan birisi de esirler meselesi olur. Güneyde ağırlıklı olarak Yeroşibu esir kampında Limasol, Larnaka ve Baf bölgesindeki Kıbrıslı Türkler yanında farklı sebeplerle adaya gelmiş sivil Türk vatandaşları ve savaş sürecinde esir düşen TSK mensupları tutulur. Esir düşen Yunan ve Kıbrıslı Rumlar ise öncelikle Türkiye’deki kamplara getirilir.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1963’te yıkılmasının ardından 1967’de Atina’daki Albaylar Cuntası’nın adayı Yunanlaştırma çabalarıyla ada bir kere daha kaotik bir ortama girer. Kıbrıs özellikle Yunanistan’ın devamlı kaşıması, Megali İdea ve Enosis saplantısı yüzünden hep kanayan yara olur ve Yunan devleti adaya sahip olmak için gözünü karartır.[i] 15 Temmuz Nikosa Sampson darbesinin ardından girişilen diplomatik faaliyetlerin bir sonuç vermemesi üzerine “Barış Harekâtı” için bütün hazırlıklar tamamlanır ve harekât 20 temmuz 1974 günü Girne’nin Pladini Plajı’nda başlatılır.[ii] Bu arada Rumlar ilk defa olarak BM ve Kızılhaç vasıtasıyla ellerindeki Türk savaş esirlerini “Sivil Tutuklular” ve “Harp Esirleri” olarak iki kategoriye ayırarak isim listelerini teslim ederler. Buna göre Rumların elinde toplam 3.268 esir bulunmakta, bunların 2.582’si harp esiri ve 686’sı ise sivil tutuklu durumundadır.[iii]

1974 Dönemi Rum Esir Kampları

Rum esir kampları 20 Temmuz 1974 sonrasında adanın değişik yerlerinden toplanan 16–70 yaşları arasında, eli silah tutup Rumlara mukavemet edebileceği düşünülen Türkler için kullanılmıştır. İmkânsızlıklar içerisinde, adaya ayak basan Mehmetçiklerle beraber düşmana karşı koyan Limasol Sancağı coğrafi konumu yüzünden asıl birliklerden çok uzakta olması sonucunda harekâtın birinci günü ateş gücünün bitmesi sonucu teslim olur. Larnaka, Lefke ve Baf Sancakları da mermilerinin bitmesi yüzünden göğüs göğse mücadelelerden sonra pek çok şehit vermek suretiyle teslim olmak zorunda kalırlar. Bu süreçte toplam 3.341 Kıbrıslı Türk ise Rumlar tarafından esir alınmıştır. Rumlar tarafından açılan esir kampları aşağıdaki gibidir;

  1. Lefkoşa Bölgesi Esir Kampları: Kıbrıs Rum Merkezi Hapishane, Larnaka Yolu Polis Merkezi, Strovolos Polis Merkezi, Omorfo Polis Merkezi
  2. Larnaka Bölgesi Esir Kampları: Larnaka Futbol Stadyumu, Tuzla bölgesindeki Bekirpaşa Ticaret Lisesi, Larnaka Rum Polis Karargâhı, Köfünye (Geçitkala) Polis Merkezi, Skarinou Polis Merkezi, Ayios Theodoros Polis Merkezi
  3. Limasol Bölgesi Esir Kampları: Limasol Rum Stadyumu, Limasol Lamitou Gimnasium, Limasol Rum Polis Karargâhı
  4. Baf Bölgesi Esir Kampları: Yeroskipos RMMO Kışlası, Baf Rum Polis Karargâhı
  5. Mağusa Bölgesi Esir Kampları; Mağusa Rum Polis Karargâhı, Caraolos RMMO Kışlası

 

KTFD ve TC devletince Avrupa Konseyi’ne bir sunulan raporda Eylül 1974-Ekim 1974 sürecinde Larnaka, Baf, Limasol ve Köfünye’deki esir kamplarında tutulan Türkler aşağıdaki gibidir;[iv]

Merkez Sayı 14-16 yaş 17-50 yaş 50-70 yaş Sivil Asker Polis
Larnaka 617 17 574 26 426 185  6
Baf 302 12 276 14 146 113  43
Limasol 2.043 42 1931 70 1.566 447 30
Köfünye 68 4 64  —– 20 48 ——
Toplam 3.030 75 2.845 110 2.158 793  

 

Esirlere Uygulanan Psikolojik Baskı ve İşkenceler

Hemen tamamı Larnaka, Baf ve Limasol’da futbol sahası, okulların avluları, sınıflar, kullanılmayan fabrikalar ya da ambarlarda geçici olarak tutulduktan sonra Yeroşibu’daki esir kampına getirilen Kıbrıslı Türk ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı savaş esirlerine farklı psikolojik baskı ve işkenceler uygulanır: Aç susuz bırakmak, susatıcı yemekler yedirmek, aileleriyle görüşmelerine izin vermemek, geceleri uyumalarını engellemek için gürültü yapmak, ışıkları açık tutmak, ölüm tehditleri savurmak, vücudunda sigara söndürmek, tırnaklarını sökmek, dayak ve işkence yapmak, hakaret ve küfürler, galiz küfürlerle yapılan ölüm tehditleri, esir kampı etrafına dozerlerin getirilerek psikolojik baskı uygulanması, küçücük bir kovaya herkesin ihtiyacını görmesi için baskı yapmak, kapısı olmayan ve herkesin gördüğü bir ortamda “ar” duygusunu ortadan kaldırmak maksadıyla tuvalet ihtiyacının karşılanması, tuvalete göndermemek, tuvalet ihtiyacı için zaman zaman sadece 1 dakika süre vermek, zorla idrarını içirtmek, tuvalete aynı anda iki kişinin birlikte götürülmesi, yaralı Rum askerleri için zorla esirlerden kan alınması, başlarından aşağıya idrar ve dışkı dolu kovaların boca edilmesi, oruç tutan esirlere zorla yemek yedirerek oruçlarını bozdurmak, esirlerin aileleriyle görüşmelerine izin verilmemesi, esirlere aileleri tarafından gönderilen para, yiyecek ve giyeceklerin teslim edilmemesi, gündüz Temmuz-Ağustos sıcağında açık alanda, gece soğuk havada betonda yatmaya zorlanmak, “Bayram hediyesi” denilerek dini bayramlarda esirlerin ağızlarına tükürmek, esirlere gelen yemek ve yiyeceklerin yerlere atılarak yenilmez hale getirilmesi, çiğnenip tekmelenmesi, esirlerin göğüs ve sırtlarına zorla haç işareti yapılması, esirlerin göğüs ve sırtlarına zorla tükenmez kalemle isim yazılması ve imza atılması, esirlerin saatlerce koşturulması, esirlerin aileleri üzerinden psikolojik baskı altına alınması[v], esir yakını kadınların taciz edilmesi, tehdit edilmesi, korkutulması, namlusuna mermi sürülmüş silahlar ya da pimi çekilmiş el bombalarıyla esirleri korkutmak, banyo yapmalarına izin verilmemesi, etnik ayrımcılık yapmak, esirlerin tek ayak üzerinde durmaya zorlanması ve koşturulması, esirlerin başına torba geçirip işkence yapılması.

Esir Alınan Türk Gazeteciler

Kıbrıs’ta Rumlar tarafından esir alınan Kıbrıs Türkleri, siviller ve askerlerden başka Cenevre Sözleşmesi’ne göre korunmaları gereken Türk gazetecileri de Rumlar tarafından esir alınır ve akla gelmedik maddi manevi işkenceye tabi tutulur. İkinci Barış Harekatı’nın başladığı 14 Ağustos 1974 günü akşamı, adada harekâtı Türkiye ve bütün dünyaya iletmek üzere bulunan ve BM genel Kurulu’nca 1949 yılında imzalanan Cenevre Sözleşmesi’nin ilgili maddelerinde 9 Aralık 1970 tarihinde yapılan bir takım değişikliklerle ve 2673/25 sayılı kararla “hangi taraftan olursa olsun savaş muhabirleri esir alınamaz, yanlışlıkla alınsa bile esir tutulamaz.“ kararına rağmen Hürriyet gazetesi foto muhabiri Cengiz Kapkın, ANKA Ajansı muhabiri Âdem Yavuz ve Günaydın gazetesinden Ergin Konuksever Rumlar tarafından esir alınır.[vi] Bütün esirleri öldürmek isteyen bir Rum askerinin tetiğe dokunması ve bir diğerinin de ona müdahale etmesi esnasında seken kurşunla Âdem Yavuz ağır yaralanır.[vii] Aynı gün içinde Türk gazeteciler Mete Akyol, Hüdai Bayık, Hami Sami Coşar, Sermet İpekçioğlu, Ahmet Kahraman, Eyüp Sabri Kapıdağ, Ertürk Yöndem, Yücel Hacaloğlu, Ziya Ergun ve Teoman Fehim de Rumlarca esir alınır.

Adana, Adıyaman ve Amasya Esir Kampı

Çatışmalarda ele geçirilen ve daha sonra Girne’ye sevk edilen esirlerin bir sonraki durağı ise bir gemi yolculuğunun ardından Türkiye olacaktır. 20 Temmuz 1974 tarihinde başlayan Kıbrıs’taki harekâtın devam ettiği süreçte adada kontrol ve muhafaza bağlamında sıkıntı çekilmesi üzerine Rum ve Yunan esirlerin Türkiye’ye getirilmesi kararlaştırılır ve bu esirlerle ilgili olarak Adana ve Amasya’da esir kampları hazırlanır. 25 Ekim 1974 tarihine kadar açık kalan Adana ve Amasya esir kampları esasında bölge hapishaneleridir ve bu olağanüstü günlerde esir kampı olarak istifade edilmiştir. Adana ve Amasya hapishanelerinde kalmakta olan tutuklular ise geçici olarak farklı hapishanelere nakledilmiş durumdadır. Esirlerin daha sonraki süreçte Mersin’e nakledilmeleri ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı çıkarma gemileri aracılığıyla olur. 20 Temmuz 1974 tarihinde harekatın başlamasının ardından esirlerin adada muhafazası zor ve sıkıntılı olmaya başladığından bunların Türkiye’ye ve ilk etapta Adana’da açılan esir kampına getirilmeleri kararlaştırılır. Kıbrıs’taki Rum esirlerin Türkiye’ye nakledilmesi gündeme gelince sorgulamalarda tercüman olarak görev almak üzere Mehmet Ali İzmen ve Mustafa Galip de Adana’ya gönderilirler. Bu kampta görev yapan ve tespit edilebilen bazı personel ise Kamp Komutanı Alb. Necati Güçler, Jandarma Kamp Komutanı Bnb. Erdinç Yücel, Tercüman Alb. Şevket Özkoçak ve Tğm. Hakkı Akalp ve Doktor Tğm. Erciyes Özdemir’dir.

Gemilerle Mersin’e ve oradan da otobüslerle Adana’ya getirilen 385 savaş esirinden ikisi, biri subay ve diğeri de rütbesiz er olmak üzere Yunan vatandaşıdır. Geriye kalan 383 esirden 10’u polis, 5’i subay, 15’i astsubay, 56’sı rütbesiz asker ve 297’si de RMMO mensubudur. İki katlı Adana hapishanesinde toplam 10 farklı koğuşa yerleştirilen savaş esirlerinden subay ve astsubaylar ise ayrı koğuşlara alınmıştır. Adana’daki esir kampı Rumların Avrupa Konseyi’ne müracaatının ardından Kıbrıs Türk yönetiminin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin davetiyle Kızılhaç heyeti tarafından da ziyaret edilir ve Rum/Yunan esirlere yönelik yaklaşım son derece olumlu ve takdire şayan bulunur.[viii] İkinci harekâtın üzerinden yaklaşık 2 hafta kadar geçtikten sonra Adana’da bulunan esirlerden bir kısmını trenle 581 kilometre mesafedeki Amasya’ya götürme kararı alınır. Esirlerin elleri, ayakları ve gözleri bağlı olmadığından hem rahat hareket edebilmekte ve hem de etrafı seyredebilmektedirler.[ix] Esirler Amasya’ya geldiklerinde içinde 13 ranzanın bulunduğu, Adana’dakilerden daha küçük koğuşlarla karşılaşır. Her esire tabak, kaşık ve çatal verilirken ayrıca sabun tahsisatı da söz konusudur. Esirler yemek sonrası tabaklarını kendileri yıkamaktadırlar. Amasya’da 10 Ekim 1974 tarihinde bir kere daha kampı ziyaret eden Kızılhaç yetkilileri esirlerin yakında adaya döneceği haberini de kendilerine vermiştir. Kıbrıs’tan Amasya’ya getirilen esirler burada da yaklaşık 2 ay kadar kalacaklardır. 25 Ekim 1974 tarihinde Amasya’daki esir kampı da tamamen boşaltılır ve esirler 26 Ekim 1974’de Mağusa’da karaya ayak basar ve ardından Lefkoşa’ya getirilirler. Kıbrıs’ta Alpay Topuz ise Balıkesir ve Minareliköy’den yaklaşık 600 Rum esirin Gökhan’da toplandıklarını, erkeklerin kiliseye, kadın ve çocuklarınsa okula yerleştirildiklerini, Pazar günleri fırın kebabı yapıp esirlere götürdüklerini ifade eder. Burada görev yapan Caner Gezer de “…Gökhan’daki binlerce Rum esire çok yemek yaptığımızı hatırlarım. Hatta bir gün büyükçe bir tosun kestik ve 12 fırın kebabı yaptık. Rumlar bizden çok memnundu. Biz kendi aramızda hep Türkçe konuşuyorduk. Bir gün Rum esirlerden 18-19 yaşlarındaki 2 Rum kız bizi anladıklarını söylediler. Biz de çok şaşırdık ve daha sonra sakıncalı şeyler konuşmamaya başladık. İyi ki bizi anladıklarını söylemişlerdi. Rum esirlerin çoğunu tanımaktaydım. Onlara çok yardımcı olduk. Bize para verirlerdi ve biz de bakkaldan onlara kola, ekmek alırdık…”[x] diyecektir.

Esirlerle İlgili İnsani faaliyetler

Türkiye’de esirlerin değişimi ve takip edilecek yol konusunda ilk yazışmalar harekâtın 10. gününden itibaren ortaya çıkmaya başlar;[xi]

“Bilindiği gibi son Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından 700’den fazla Rum ve Yunan esir alınmıştır. Adana’da kurulan bir esir kampında bulundurulacak olan söz konusu esirlere ‘Harp esirlerine yapılacak işlemlere ilişkin 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ hükümleri uygulanacaktır. Tarafımızdan 21 Ocak 1953 tarih ve 6020 sayılı kanunla onaylanarak 30 Ocak 1953 tarih ve 8322 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olan söz konusu Sözleşmenin V. Bölümünde, esirlerle ilgili PTT hizmetlerinin ücretsiz yerine getirilmesi ve esirlere gönderilecek yiyecek ve sair malzemenin gümrük vergisinden muaf tutulması öngörülmektedir. Dünya kamuoyunun dikkatle izlediği bu konuda taraf olduğumuz Sözleşme hükümlerinin özenle ve eksiksiz yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede Bakanlığımız, Genelkurmay Başkanlığı ve Kızılay Genel Müdürlüğü ile gerekli koordinasyonun yapılması uygun olacaktır. Sözleşme hükümlerinin uygulanması amacıyla gerekli hazırlıklara ivedilikle başlanması için gereğini müsaadelerine arz ederim.”

1 Ağustos 1974 Perşembe günü Adana’ya getirilen ve esir kampına yerleştirilen Rum esirler daha sonra askeri yetkililerin, Kızılhaç ve Kızılay yetkililerinin denetiminde yerli ve yabancı basın mensuplarıyla da görüşürler.[xii] Söz konusu Rum esirlerin kimlikleri Turizm ve Tanıtma Bakanı ve hükümet sözcüsü Orhan Birgit tarafından 6 Ağustos 1974 Salı günü düzenlenen basın toplantısıyla açıklanır. 93’ü RMMO mensubu olan 385 esir arasında 2 yüzbaşı, 2 teğmen, 1 asteğmen, 13 üstçavuş, 11 polis, 2 çavuş, 62 er dışında geriye kalan 292 kişi ise askeri personel olmayıp o dönem “EOKA’ya bağlı çeteciler” olarak adlandırılan silahlı Rumlardır.

Savaş Dışı Bölge ve Esir Kampı Olarak Dome Hotel

20 Temmuz 1974 tarihinde Barış Harekatı’nın başlamasının ardından çoğunluğu Girne bölgesinden olmak üzere Kıbrıslı Rumlar yanında bazı İngiliz aileleri de Girne limanda bulunan ve Costas Charalambus ailesine ait olan 1931 yılında inşa edilmiş Dome Hotel’e sığınırlar. Özellikle adaya çıkan birliklerin Girne’ye çok yakın Pladini Plajı (Yavuz Çıkarma Plajı)’ndan karaya ayak basması ve kara birliklerinin Girne’de ağırlıklı olması nedeniyle başta Bellapais, Trimithi ve Karmi köyü olmak üzere Karava, Lapithos bölgeleri ve sahildeki Dome Hotel toplanma bölgesi olarak değerlendirilir. BM Barış Gücü’nün “3 Ağustos 1974 tarihli ve SZ25GS Nicosia” başlıklı şifre mesajına göre Türk birliklerinin bölgeye gelmesinin ardından siviller ve esirler yukarıda belirtilen toplanma bölgelerine getirilmeye başlanır. 3 Ağustos 1974 itibarıyla yukarıda belirtilen BM Barış Gücü raporuna göre ayrılanların ardından otelde 463 kişi daha vardır.[xiii]

Rum Esirlerin Tutulduğu Diğer Bölgeler

Adada farklı noktalarda toplanan esirler genellikle Lefkoşa’ya getirilmekte ve Pavlidis Garajı olarak bilinen Lefkoşa Arap Ahmet Mahallesi’ndeki Pavlidis garajına, Sarayönü Meydanı ve buradaki Saray Otel’e[xiv] ve PEYAK depolarına getirilirler. Bunların dışında çıkarma birliklerinin de ilk karargâh ve komuta merkezi olarak görev yapan Boğaz Komutanlığı da esirlerin geçici bir süre tutuldukları yerler arasındadır. Daha sonraki süreçte Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Mahkemesine çeşitli davalar açan Rum yönetimi ise Lefkoşa yakınlarında “Acrades” isimli bir toplama kampı yanında Gypsou, Marathovounos, Vitsada, Voni ve Morphou’da toplama merkezleri açıldığını ileri sürerler.

Esir Mübadelesi

Limasol’da neredeyse 3 aya yakın bir zamandır okullar bölgesinde tutulan esirler yanında Limasol’daki sayı kadar olmasa da Larnaka ve Baf’ta da Türk esirlerin okullarda tutulması nedeniyle alternatif çözüm yolları aranmaya başlanır. Şüphesiz aynı durum adanın kuzeyi için de geçerlidir. Kaçınılmaz olarak savaştan etkilenen okul binaları yanında pek çok öğretmenin esir olması da olumsuz bir durumdur. Bütün bu karmaşa içerisinde esir mübadelesi konusu da tartışılmaya başlanır. 30 Temmuz 1974’de Cenevre’de Türkiye, İngiltere ve Yunanistan arasında yapılan anlaşmaya göre ilk esir değişimi 16 Eylül 1974 tarihinde Lefkoşa’da Ledra Palas Oteli’nde gerçekleştirilir ve ilk etapta Limasol ve Larnaka’da esir tutulan 131 Kıbrıslı Türk’le 116 Rum’un değiştirileceği belirtilir; ancak anılan gün değişime gelen Türk esir sayısı 129 olur. Buna göre ilk etapta esir mübadelesi 16-22 Eylül 1974 sürecinde gerçekleştirilecektir. 108’i Limasol’dan ve 23’ü de Larnaka’dan gelen Türk savaş esirleri bir Türk ve bir Kızılhaç doktoru tarafından muayeneleri yapıldıktan sonra serbest kalırlar. 11 ve 13 Eylül 1974 tarihlerinde öncelikle hasta ve yaralılarla ilgili yapılan esir değişimi konulu görüşmelerin ardından ağırlıklı olarak 23 Eylül 1974 tarihinde Türkiye’den Kıbrıs’a yönelik esir mübadelesi de başlatılır ve 31 Ekim 1974 tarihinde de tamamlanır.[xv] Bu süreç 25 Eylül 1974 tarihinde Türkiye’deki Kıbrıslı Rum esirlerin geri kalanı henüz adaya getirilemediğinden ve ayrıca yaklaşık 164 Kıbrıslı Rum esirin de adanın kuzeyinde TSK kontrolündeki bölgedeki evlerine dönme istekleri Türk yetkililer tarafından kabul edilmediğinden Lefkoşa’nın Türk tarafında bekletildikleri için bir süre askıya alınır. 6 Aralık 1974 tarihli BM Genel Sekreterinin “Kıbrıs’ta BM Barış Gücü” başlıklı raporuna göre serbest bırakılan 2.487 Rum esirin yaklaşık yüzde 20’lik kısmını teşkil edecek şekilde toplam 533 Rum esir adanın kuzeyindeki köylerinde kalmayı tercih etmiştir. Buna karşılık Rumlar tarafından serbest bırakılan 3.308 Kıbrıslı Türk esirin yüzde 4’lük kısmını teşkil eden 84 kişi ise adanın güneyinde kalmıştır.[xvi] Larnaka’daki kampta ise 16-25 Eylül 1974 sürecinde toplam olarak 672 Kıbrıslı Türk esir kalmıştır. Aynı şekilde Geçitkale’de (Köfünye)’de 71 ve Akıncılar (Luricina)’da serbest bırakılan esir miktarı da 298 olmuştur.

İkinci esir mübadelesi için Adana, Amasya ve Adıyaman’da hazırlanan 178 Rum esir de önce Mersin’e ve oradan da gemiyle 19 Eylül 1974 tarihinde adaya nakledilir. Bu grupta 19 hasta ve yaralı, 114 öğrenci, 26 öğretmen, 9 din adamı, 10 da 18 yaşından küçük toplam 178 esirdir.  16 Eylül 1974–3 Ekim 1974 arasındaki 5 esir mübadelesinde neredeyse tamamı kendilerine öncelik verilen hasta ve yaralılardan oluşan 1.222 Kıbrıslı Türk yanında 884 de Rum serbest bırakılmıştır.[xvii] Bu esir mübadelesi operasyonlarının başarıyla sonuçlanmasının ardından bir başka anlaşma ise 20 Eylül 1974 tarihinde imzalanır ve geriye kalan bütün savaş esirlerinin serbest bırakılması kararlaştırılır.[xviii] Özellikle Adana’da bulunan Rum savaş esirlerinin Türkiye’den Kıbrıs’a getirilebilmesi aşamasında kullanılacak uygun araç temin edilebilmesi gibi teknik nedenlerle bu operasyon derhal başlatılamaz ve gerekli düzenlemelerin tamamlanmasının ardından 18 Ekim 1974 itibarıyla her iki taraftan ilk grubun mübadelesi kararlaştırılır ve bu operasyonlar 28 Ekim 1974 tarihine kadar devam eder. Böylece toplam 9 esir mübadelesi operasyonu sonrasında 2.111 Kıbrıs Türk’ü ile 1.745 Rum’un evlerine dönmeleri sağlanmış olur. 19 Ekim 1974 günü yapılan esir mübadelesinde 297 Türk ve 64 Rum esirin evlerine gitmelerine müsaade edilmiştir.[xix] Böylece son bir hafta içerisinde (21-26 Ekim 1974) esir değişimine 1.484 Türk ve 1.043 Rum olarak toplamda 2.527 kişi dahil edilmiş olur. Kızılay ve Kızılhaç kayıtlarına göre 16 Eylül-28 Ekim 1974 döneminde toplam 3.341 Türk savaş esiri serbest bırakılmış durumdadır; ancak dönemin gazeteleri bu sayıyı 3.308 olarak vermekte[xx], serbest bırakılan Rumların toplam sayısını da 2.479 olarak belirtmektedirler. Söz konusu bu esir mübadelesi operasyonunun tamamlanmasının ardından toplam 5.980 kişi de güvenli bölgelere geçer.[xxi]

Askeri Personel ve Sivil Türk Vatandaşları

Dönemin Genelkurmay Başkanı Semih Sancar 700 kadar Rum’un esir olarak alındığını, esir Türk askeri sayısının fazla olmadığını ancak bunların nerede olduklarının bilinmediğini açıklar.[xxii]16 Eylül 1974-28 Ekim 1974 tarihleri arasında aralıklarla serbest bırakılan veya 26 Ekim 1974 tarihinde Rum esirlerle mübadele edilen ve aralarında 12 Türk askerinin de bulunduğu 3.341 Türk savaş esiri Türk kesimine geçerler. İsmen tespit edilebilen TSK mensubu esir ise toplam 29’dur. Bunların dışında 13 Türk gazeteci de vardır. Bu listeye turist olarak adaya gelen; ancak Rumlara esir düşen 6 Türk vatandaşı yanında bilimsel bir toplantı amacıyla adaya gelen 2 doktor ve 1 diş hekimi de eklenmelidir. 1974 Barış Harekâtı sürecinde Rumlar tarafından esir alınan TSK mensuplarıyla birlikte Cenevre Konvansiyonu’na aykırı olarak tutsak ettiği siviller de dâhil Türk savaş esirlerinin sayısı 51’dir.

Sonuç Yerine

Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluş antlaşmalarından doğan garantörlükle ilgili meşru haklarını kullanarak adada gerçekleştirdiği Barış Harekatı sürecinde Kıbrıslı Türk silahsız ve sivil insanlara yönelik Rum yaklaşımı insanlığı utandıracak türdendir. Aynı dönemde savaşın kaçınılmaz bir parçası olarak savaşan taraflar esir de almışlardır; ancak burada tuhaf bir durum da söz konusudur. Savaşan, eli silah tutan insanların dışında Rumlar örneğin adaya turist olarak gelmiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını ve her ne olursa olsun savaş gazeteciliği yapmakta olan ve kısıtlamasız bir serbesti tanınan gazetecileri de esir almış, bu süreçte Ergin Konuksever yaralı olarak kurtulmayı başarırken gazeteci Adem Yavuz ise maalesef hayatını kaybetmiştir. Öte yandan Adana, Adıyaman ve Amasya’da açılan esir kamplarında Rum savaş esirlerine yönelik Türkiye’nin ve Türk vatandaşlarının yaklaşımı ve tutumu her türlü takdirin üzerindedir ve uluslararası raporlar ve Kızılhaç denetimleri de bunu açıkça göstermektedir.

[i] Kıbrıs Yunan Kuvvetleri Alay Komutanlığı, S-3, D-No.290/3/95, Kraliyet As.Pos.902, 10 Haziran 1969 tarihli resmi yazı.

[ii] Bedrettin Demirel, “Bir Savaş Hatırası”, Kara Kuvvetleri Dergisi, Sayı 44, Ankara, Aralık 1974,s. 18.

[iii] Bozkurt, 11 Ağustos 1974

[iv] Council of Europe Committee of Ministers; Memorial by the Government of The Turkish Republic on the Question of Human Rights in Cyprus, 24 Mayıs 1977 tarihli, Strazburg çıkışlı toplam 117 raporun 73 sayılı kopyası; on and after 20th July 1974, s. 51

[v] “Sen ölünce geride kalanlara biz bakarız. Hepsi bizim olacak. Gözün arkada kalmasın. Karın da, çocukların da emin ellerde.” gibi ahlaksız yaklaşımlar buna örnek gösterilebilir.

[vi] Ankara Gazeteciler Cemiyeti, Âdem Yavuz, Ankara, Şubat 1975, s. 25

[vii] S-0903-0003-03-00001 numaralı, “items-in-Cyprus – United Nations Peacekeeping Force in Cyprus (UNFICYP) – situation reports” başlıklı, 16 Temmuz 1974 (ve sonrası) tarihli BM Barış Gücü raporu.

[viii] KGMA. Dışişleri Bakanlığı tarafından Kızılay Genel Başkanlığına gönderilen 13 Ağustos 1974 tarih ve SİGM/SİMD/3- 4682 Gn. Md.  sayılı yazı.

[ix] Neoptolemos Kotsapas, Girne Düştü, Alaşiya Yay., Ocak 2015, Lefkoşa, s. 95

[x] Ahmet Billuroğlu, Bellekten Süzülenler, Türk Maarif Koleji Yay., Haziran 2008, Lefkoşa, s. 109.

[xi] KGMA. Dışişleri Bakanlığı tarafından 30 Temmuz 1974 tarihinde Kızılay Derneği Genel Başkanlığına gönderilen 756.028 (24531) sayılı yazı.

[xii] KGMA. Kızılay Dış İlişkiler Uzmanı Gazal özbay tarafından hazırlanan 3 Ağustos 1974 tarihli rapor.

[xiii] KGMA. Türkiye Kızılay Derneği Genel Merkezi tarafından Kızılay Derneği Genel Başkanlığına gönderilen 20 Ağustos 1974 tarih ve 26685 sayılı rapor.

[xiv] AvrupaKomisyonu raporunda Saray Oteli “Saray Prison/Saray Hapishanesi” olarak geçmektedir. Council of Europe Application Numbers 6780/74 ve 6950/75, 10Temmuz 1976 tarihli “Cyprus against Turkey Report of the Commission” başlıklı rapor, s. 52

[xv] 6 Aralık 1974 tarihli BM raporuna göre her iki tarafta  toplam 5.816 savaş esiri serbest bırakılmıştır. Buna göre 2.487 Kıbrıslı Rum, 3.308 Kıbrıslı Türk, 9 Yunan ve 12 Türk vatandaşı olmak üzere sayı 5.816 olmuştur; ancak bu çalışmanın farklı böşümlerinde de görüleceği üzere serbest bırakılan Türk vatandaşlarının sayısı çok daha fazladır.

[xvi] Council of Europe Application Numbers 6780/74 ve 6950/75, 10Temmuz 1976 tarihli “Cyprus against Turkey Report of the Commission” başlıklı rapor, s. 55

[xvii] KGMA. UKK tarafından yayımlanan 28 Ekim 1974 tarih ve 121 3b sayılı basın bülteni.

[xviii] KGMA. Kızılhaç İrtibat Subayı Fikret Kürşat tarafından Kızılay Genel Başkanlığına gönderilen 13 Ekim 1974 tarih ve 69/74 sayılı Kızılhaç ve BM Göçmenler Heyeti ile ilgili meseleler toplantı tutanağı.

[xix] KGMA. UKK tarafından yayımlanan 21 Ekim 1974 tarih ve 121 1b sayılı basın bülteni.

[xx] Bozkurt, 29 Ekim 1974

[xxi] . ICRC tarafından hazırlanan 20 Ekim 1974 tarihli ve “ICRC Action in Cyprus” başlıklı resmi rapor.

[xxii] Milliyet, 18 Ağustos 1974

Benzer İçerikler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir