3 Aralık 2024, Salı

İslam Âleminin Mektebi Olarak Gazze’deki İnsanlık Krizi – Doç. Dr. Kemal ÖZKURT

Dünya Müslümanlarını ifade etmek üzere, Daru’l-Hicre (Medîne) ile başlayan, Müslümanların yaşadıkları toplumların içinde sayısal oran ve yönetim şekillerini ifade eden isimlendirmeler, tarihi seyri içinde farklılıklar göstermiştir. Dâru’l-İslam, İslam Alemi, İslam dünyası, İslam Ümmeti, Müslüman dünyası, İslam Ülkeleri, İslam Coğrafyası, Müslüman Çoğunluklu Ülkeler gibi isimlendirmeler yaygın kullanımı olanlar arasındadır.1

Enbiya Suresi, 21/107. ayeti, Süleyman Çelebi’nin dilinde “Geldi çün ol Rahmeten li’l-âlemîn” şeklinde ifadesini bulur.2 Bu bakış açısı, sadece bulunulan daracık coğrafya değil, dünyadan sorumlu olmayı telkin etmektedir. XVI. yüzyıldan şair tarihçi Hadidi, Tevarih-i Al-i Osman adlı manzum eserinde:

“Olupdur ced-be-ced ba-emr-i Yezdan

Cihan milkine Osmân-oğli sultân”

derken, sadece İslam coğrafyası değil cihana talip olan bir yaklaşımla ve devletlerini kıyamete dek ebedi etmesi duasıyla, o dönemin tüm Osmanlı beldelerini tek tek saymaktadır.3 Burada bireyin kendini ait ve mâlik hissettiği coğrafyaya göre sorumluluk geliştireceğinin ifadesi yer almaktadır.

Kimliği Oluşturucu Unsur Olarak Felaketler

Bir toplumun kimliğinin oluşumunda etkili olan çok sayıda faktörden söz edilebilir. Bunlardan biri de karşılaşılan felaketler ve buna karşı üretilen çözüm veya başarısızlıklardır. Milletlerin hikayeleri sürekli parlak zaferlerle dolu değildir. Yenilgiler de en az zaferler kadar, devlet ve bireylerin dünyalarında olumlu ya da olumsuz sonuçlar doğururlar. Normal şartlarda felaket, doğal afet istenecek bir şey değildir. Ancak bir toplumun, felaket karşısında göstereceği birlik ve dayanışma, o toplumu daha yukarı bir sosyal var oluş alanına taşıyacaktır. Aksi halde, herkesin başının çaresine bakmak zorunda kaldığı durumda, üst medeniyet anlayışı kaybolacak, parçacıklı bir yapı ortaya çıkacaktır.

Barış/sız Kent Kudüs

Kudüs denince akla barış gelir. Kelime anlamı barış olan “Yeruşalim” (Kudüs) bugün barışa hasret haldedir. Yine Kudüs sadece bir şehrin adı değil, geniş bir coğrafyanın Filistin’in sembolüdür. Gazze aslında, günümüz siyasi yelpazesinde, Kudüs’e giden yoldur.

Yahudi kutsal kitabında, farklı bağlamlarda 20 kadar yerde adı geçen Gazze’nin, özellikle Yeremya, 25/15-38’de, cezalandırılacak şehirler arasında adı anılır.  Yeremya, 47/5’te Gazze yastan saçını yolacak, derken o dönemin kâfirleri kastedilse bile, günümüz İsrail devleti için, çıkarcı bir yaklaşımla, sembolik anlam üzerinden nefret konusu yapılmıştır.

Tanrı’nın kin duyduğu ve aralarında Şamlılar’ın da bulunduğu çok sayıda halkla birlikte, Eski Ahid’in Amos kitabında: “Gazzeliler’in cezasını kaldırmayacağım. Çünkü günah üstüne günah işlediler, Edomlular’a teslim etmek için Bütün halkı sürgün ettiler. Bu yüzden Gazze surlarına ateş yağdıracağım, Yakıp yok edecek saraylarını.4 Nihayet kutsal kitap, “Gazze bomboş kalacak, Viraneye dönecek Aşkelon, Boşaltılacak Aşdot öğle vakti, Ekron temelden yıkılacak.”5 “Aşkelon bunu görünce korkacak; Gazze acıdan kıvranacak, Ekron da öyle, çünkü umudu sönecek. Gazze kralını yitirecek, Aşkelon ıssız kalacak.”6 denirken, benzer tehditlerin, tanrı sözü dinlemeyen İsraillilere de yöneltildiği açıkça görülmektedir.7 Ancak bu durumun İsrail devletince okunuşu sadece başkaları için olan kısmından ibarettir.

Gazze’de İnsanlık Ölürken

Gazze’de 2023 tarihinde başlayan işgalden günümüze kadar geçen 7 ayda, 35.000’e yakın Filistinli şehid edilmiştir.8 İsrail devleti, adeta Eski Ahid kitaplarında geçen ifadeleri hayata geçirir şekilde kan dökmektedir. Hiçbir sınır tanımadan kadın, çocuk demeden insanları öldürmekte, evlerini yıkmaktadır. Bu olayın devletler ve bireyler bakımından sonuçları kaçınılmazdır. Tüm insanlığı ilgilendiren bir konu olmakla birlikte, Müslümanlar açısından başka bir anlam ifade etmektedir. “İslam alemi büyük bir ailedir. Onu meydana getiren milletler, bu soylu ailenin çeşitli şubelerini teşkil ederler.” diyen Said Halim Paşa’ya göre, milletlerin kendilerine ve diğerlerine karşı vazifeleri vardır. Önce kendilerine karşı olan vazifelerini yerine getirmeliler. Bu vazifeler, ahlaken ve fikri olarak yükselmektir.9 Milletlerin ahlaken görevlerinin başında haksızlığa uğrayan kardeşlerinin yanında yer almak olsa gerekir.

İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırıma karşı İslam ülkelerinin farklı platformlarda verdiği tepki yeterli düzeyde olmamıştır. Cılız kalmıştır. Nüfus bakımından sekizinci sırada yer alan ancak siyasal olarak İslam aleminin en güçlü ülkesi olarak gösterilen Türkiye’nin çabaları, sayıları 57’yi bulan İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerini, Gazze ve genel anlamda Filistin için harekete geçirmeye yetmemiştir.10 Zira her ülkenin kendince siyasi hesapları ve İsrail’e dost olan Avrupa ülkeleri ile çıkar ilişkileri bulunmaktadır.

Theodor Herzl, Sultan II. Abdülhamid’den büyük bir meblağ karşılığında Filistin topraklarını istemiş ve ret cevabı almıştı. Bizzat Herzl’in kendi ifadesi şöyle: “Sultan Hazretleri bize Filistin’i verseydi, biz Türkiye’nin bütün maliyesini yeni baştan düzenleme görevini üstlenebilirdik.”11 Unutmamak gerekir ki, Herzl’in torunları bugün aynı şeyi yapıyorlar. Önce borçlandırdıkları ve ekonomik olarak hedefe koydukları ülkelerin para karşılığında, Filistin’de yaptıklarına göz yummalarını istemektedirler. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. (المسلم أخو المسلم، لا يظلمه ولا يسلمه)12 ölçüsünü eğer bugün ihmal edersek bunun bedeli ağır olacaktır. Zira bu durum, dünyanın farklı coğrafyalarında Müslümanlara uygulanacak benzer zulümler için örnek teşkil edecektir.

Birleşmiş Milletler

İsrail devletinin kuruluşu öncesinde, Yahudi Cemiyetleri yetkilisi Lucien Wolf, katıldığı bir Milletler Topluluğu (B.M.) toplantısından sonra, bu cemiyeti korumanın her Yahudi için kutsal bir vazife olduğunu ifade etmiştir.13 O dönem Siyonistleri için bu kuruluş, kendi devletlerine giden süreci hızlandıracak bir yapı olarak görülmüştür. Dün olduğu gibi bugün de İsrail’in tüm yapıp ettiklerinin arkasında duran ve güç veren kurumların başında BM yer almaktadır. Geçen yüzyıl ‘Juden Raus’ (Yahudiler dışarı)14 diyenler bir zaman geldi, ‘Türken Raus’ (Türkler dışarı) demeye başladılar. Geçmişte Avrupa’daki Yahudilerin uğradığı zulüm konusunda, kimlerin kimlerle iş birliği yaptığı konusu araştırıldığında, günümüzde Almanya’nın İsrail’e verdiği desteği anlamanın önündeki engeller ortadan kalkmaktadır.15

Siyonist İsraillilere göre tüm İsrail karşıtları teröristtir ve tüm teröristler imha edilmelidir.16 Gazze özelinde, Filistin genelinde yaşanan acının, İslam alemine dayattığı bir durum vardır o da ya dayanışma içinde sorunu çözüp ümmet (İslam Âlemi) seviyesine yükselmek ya da Müslüman halkların yaşadığı coğrafyalar seviyesine inmektir. Gazze’de yapılanlar, Kudüs’e giden yolun provalarıdır. Gazze düşerse Kudüs düşer. Bu durum, sırada bekleyen diğer zalimlerin iştahını kabartacak, Müslümanların tepkisizliği ve direnme gücünü yitirmesi, başkaca mübarek beldeler hakkında kötü emelleri olanlara cesaret verecektir.

Bugün bu coğrafyada yaşananlara cevap vermede ilham olması babında, Gazze fâtihi Hz. Ebû Bekir’i17 ve Gazze’de doğan büyük alim İmam Şâfiî’yi rahmetle anıyoruz. Selahaddin-i Eyyubî’ye, Yavuz Sultan Selim’e “selam olsun” diyoruz.

Yahudilerin dualarında geçen bir ifade vardır: “Gelecek yıl Kudüs’te”. Bu temenninin Siyonistler bakımından gerçekleşmesi bin yılı aşkın bir zaman almıştır.18 Filistinli Müslümanların da zafere ulaşmaları için bin yıl beklemeleri gerekmemektedir. Sadece doğru olanı yaparak, yakın bir gelecekte kendi topraklarında insanca yaşama onurunu elde edeceklerdir. Bu onur sadece Filistinlilerin değil tüm Müslümanların onuru olacaktır.

Sonuç

Ziya Gökalp, Gazze’de, birkaç ay içinde öldürülen 35.000 kadar Müslüman’ı gördükten sonra hâlâ, “Türk milletindenim, İslâm Ümmetindenim, Garp Medeniyetindenim”19 diyebilir miydi? Bugün bu zulme rağmen İsrail’e destek veren batı (garp) ülkelerini gelişmiş ve “kendimize örnek almalıyız” anlayışına sadece acımak gerekmektedir. Bir zamanlar rüya şehirler olan Şam, Bağdat, Kahire, Kurtuba, İsfahan, Buhara, İstanbul bugün, sanat, bilim ve siyasi güç bakımından tarihi ihtişamlarının bir hayli uzağındadırlar. Bu güzel şehirler tekrar canlanma ve tarihin öznesi haline gelmek zorundalar. Yoksa Gazze’de yapılan provanın benzeri diğer şehirleri beklemektedir.

Bugün İslam coğrafyasında bir “Filistin Sorunu” yok, “İsrail Sorunu” bulunmaktadır.20

 

 

KAYNAKÇA

1Mahmud Şakir, el-Âlemu’l-İslâmiyyi el-Yevm, Dâru’s-Sahve, Kahire 1998, s. 3-6.

2Süleyman Çelebi, Mevlid, Hazırlayan Faruk K. Timurtaş, MEB Yay., Ankara 1990, s. 20.

3Hadidi, Tevârih-i Al-i Osman (1299-1523), Çev., Necdet Öztürk, MÜİF Yay., İstanbul 1997, s. 16-18

4Amos, 1/6-7.

5Sefanya, 2/4.

6Zekeriya, 9/5.

7Amos, 2/6-7, 3/2.

8https://www.aa.com.tr/tr/politika/cumhurbaskani-erdogan-filistinli-kardeslerimiz-tek-baslarina-direnirken-kimse-bizden-sessiz-kalmamizi-bekleyemez/3202955

9Said Halim Paşa, Buhranlarımız, Haz. M. Ertuğrul Düzdağ, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul 1970, s. 198.

10https://www.yenisafak.com/islam-isbirligi-teskilati-uye-ulkeler-listesi-h-4574033, 22.04.2024.

11Theodor Herzl, Yahudi Devleti, Ataç Yay., İstanbul 2007, s. 42.; Fahir Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları 1948-1988, İşbankası Yay., Ankara 1989, s. 20-21.

12Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.

13Will Durant-Roger Lambelin, Yahudiliğin Tarihi ve Siyon Liderlerinin Protokolleri, Çev.  A. Basad Kocaoğlu, Okumuş Adam Yay., İstanbul 2004, s. 88, Theodor Herzl, Yahudi Devleti, Önsöz. Sedat Demir, s. 13.

14Herzl, Yahudi Devleti, s. 32.

15Roger Garaudy, İlahi Mesajlar Toprağı Filistin, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, Çev. Cemal Aydın, İstanbul 2011, s. 326-330.

16Noam Chomsky, “Tüm Vahşileri İmha Edin”: Gazze 2009”, Noam Chomsky-Ilan Pappe, Yaşamla Ölüm Arasında Gazze Dünden Bugüne Filstin Sorunu, Çev., Taylan Doğan, bgst Yayınları, İstanbul 2011, s. 106-108.

17El-Belâzurî, Futûhu’l-Buldân Ülkelerin Fetihleri, Siyer Yay., Terc., Mustafa Fayda, İstanbul 2013, s. 162.

18Herzl, Yahudi Devleti, s. 27.

19Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Varlık Yayınları, İstanbul 1968, s. 61.

20Türkkaya Ataöv, “Filistin Sorununun Ardındaki Gerçek: İsrail’in Kuruluşuna Kadar”, SBF Dergisi, Mart 1970; 25(03), s. s. 47-53.

Benzer İçerikler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir