Batı-dışı Rusya ve Aleksandr Dugin’in Ortodoks Sakalı
Rusya’nın Batı karşısında Putin’le beraber yeni paradigma değişimi, güncel uluslararası gelişmeler ışığında, diplomasinin başarısız olduğu ve sıcak çatışmaların yaşandığı şu günlerde bir kez daha üzerinde düşünülmeye değer bir problematik üretmiştir. Bu da, Ukrayna Savaşı’nı Rus siyasi düşüncesiyle birlikte analiz edip tarihsel malumatlardan bağımsız ele almamayı gerektirir. Bu tarihsel kökenlere dikkat yöneltmek, muhtemel bir küresel çatışma odağında öngörülebilir sonuçların neden olduğu anlaşmazlıkların diplomasi-dışılığa itilmemesi adına önem iktiza etmektedir.
Sovyetler’in dağılmasıyla beraber iki kutuplu dünya düzenindeki sistematik çöküş, tek kutuplu küresel siyasi mevcudiyetin Rusya’yı agresif bir uygarlık bölünmüşlüğüne sürüklemesiyle kendini gösterdi. Tıpkı Osmanlı’nın Kızıl Elma tasavvurunda veya Kıta Avrupa’sı bağlamında Şarlman (Karolenj), çok sonra Napolyon hatta çağımızda Avrupa Birliği gibi bütün konjonktürel siyasi birleşme denemelerinde olduğu gibi Rusya’nın da Slav dünyasını birleştirme çabası, 21. yüzyıl itibariyle post-siyasal bir yörüngeye oturmuş durumdadır. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı meşruiyetini iddia ettiği lokal bölgelerin de bu çerçevede değerlendirilmesi yerinde olacaktır.
Rusya’nın Ukrayna savaşına gidiş sürecini değerlendirirken savaşın hemen arifesinde Batı’nın nihai diplomatik girişimlerinin şifrelerini içeren olayda Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Moskova’da devlet yetkilileri tarafından karşılanmayışı ve Putin’in yeni politik sembolü ‘beş metrelik masa’da hem Macron’u hem de Alman Başbakan Scholz’u dinlemesi, Rusya’nın savaş istemiyoruz mesajının bir Doğu Avrupa şehri olan Kiev’de sirenler çalana değin akıllarda kalan son diplomasi çabalarıydı. Öngörülebilir olanın yeni olabilecek şeylerle bağlantısı, Batı-dışı Rusya’nın dünya gündemine oturmuş enerji, gıda ve askeri teknoloji konularının bir bilinmeze doğru hızla sürüklenişiyle yakından ilişkilidir. 1939’da Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı’nın imzalanmasından hemen sonra Polanya’nın bir yarısı Reich tarafından diğer yarısı da Sovyetler Birliği’nce işgal edildiğinde II. Dünya Savaşı çoktan başlamıştı. Sınır hattındaki Nazi askerleri ‘yaşasın Kominizim’, Sovyet askerleri ise ‘yaşasın Nasyonal Sosyalizm’ sloganları attıklarında, tarihe İkinci Dünya Savaşı olarak geçen hadise, dönemin gazeteleri için sadece Polonya’nın işgalinden ibaretti. Devamında Doğu Avrupa’nın işgal edilen şehirlerinden çıkan alevler, bir dünya savaşına dönüştü. Bu ön görülemeyen bir gerçeklikti.
İşte bu bakımdan Sovyet uydu devletleri içinde sanayi ve motor teknolojisi adına önemli bir alt yapıya sahip Ukrayna, Rusya’ya ait birleşme denemesi bağlamında yeni Rus paradigmasının yaklaşık yirmi yıllık bir süreç içindeki en önemli siyasi hadisesidir. Tarihsel bir periyotta bakılacak olursa 2008’de Rusya’nın Gürcistan özel operasyonu, Stalin’in doğduğu şehir Gori’nin bombalanışı, yine 2014’te Kırım’ın ilhakı, 2015’de ise Suriye’de muhaliflere yönelik Humus ve Hama’ya ilk hava harekâtını başlatması ve devamında kalıcı askeri üsler yoluyla Halep’in muhaliflerin elinden çıkmasına neden oluşu, tam da Aleksandr Dugin’in Atlantikci üst akıl karşısında Rus birleşme idealinin birer denemesi olarak Slav post-siyasal yayılmacılığının Rus dünyasını bir araya getirme motivasyonunun birer parçası olarak görülebilir.
Aleksandr Dugin’in, dördüncü siyasi teorisi, Samuel Huntington’ın medeniyet kurucu dinamik bileşen olarak ‘etno-dini’ kimlik ve uygarlık karakteristiğine o kadar benzer ki Rus dünyasını birleştirme denemesi olarak Slav-Ortodoks medeniyet düşüncesiyle yaptığı şu açıklama bile: ‘Sırbistan’ın Rus jeopolitik gündemine dönüşü ve Slavlığın canlandırılması da gerçekleşecek. Balkanlar’ın tamamına ilişkin hedeflerimizi formülize ettiğimizde göreceksiniz. Başladığımız şeyi bitirmemiz gerek’ söz konusu Avrasyacı Rus Jeopolitiğinin Batı-dışı kalışının emperyalizmden uzak ve masum bir görüntüde olmadığının kanıtı niteliğindedir. Bu bağlamda Rus dünyasını birleştirme idealinin Ukrayna ayağı Kırım ve Donbas (Luhanks-Donetks), başlangıçta sanal bir ütopya gibi görünse de Novorossiya’nın (Yeni Rusya) yani Ukrayna’yı ikiye bölen ve Batı ile irtibatını NATO-Avrupa topraklarından bir basamak geride restore eden amacın yani Dugin’e göre Rus Jeopolitiğinin bir refleksidir. Soğuk Savaş döneminde Berlin Duvar’ı ile ikiye bölünmüş Batı ve Doğu Federal Almanya’sının bir provasını andıran bu durum, Rusya’nın tarihsel diplomasiyi ve günceli iyi takip ettiğinin göstergesi olarak da yorumlanabilir.
Yine Aleksandr Dugin, Atlantik üst aklını ve savaş pratiklerini yorumlarken şu ifadeleri kullanır: ‘90’larda Pentagon ağ savaşları (Networkwarfare) yürütmek için sistemler geliştirdi, ilk aşamada geleneksel askeri çatışmalarda ölçeğin arttırılması ve bilgi süreçlerinin öneminin güçlendirilmesi ile ilgiliydi, ancak yavaş yavaş teori ve pratik Amerikalılar tarafından Yugoslavya, Irak, Afganistan’da sonra Avrupa’daki gelişmeler ve renkli Arap devrimlerinde bu teori o kadar gelişti ki, savaşın sadece bilgi alanında kazanılabileceği fikri ortaya çıktı.’ Dugin, Rusya-Ukrayna savaşında yaşananların aslında propaganda formülü değil de gerçek durumun soğuk ve nesnel-bilimsel ifadesi olduğunu iddia ederek şunu söyler: ‘Kiev’in ve Batı’nın Rusya’nın bir işgal başlatmaya hazır olduğuna dair tüm açıklamaları önleyici nitelikteydi. Kendinize saldırmaya hazırlanıyorsanız düşmanı suçlayın. Tüm dünya bilgi alanı sizin içinse, halk her şeye inanabilir, hiç kimse cephelerde gerçek durumu incelemeye gitmeyecektir.’ Ayrıca Devlet Duması Başkanı Viacheslav Volodin’in ‘Putin büyük bir savaşı engelledi, özel bir askeri operasyon başlatma kararı almasaydı, dünya aslında büyük bir savaşın başlamasının eşiğinde, bir uçurumla karşı karşıyaydı.’ açıklamaları bile enformasyon kısmı itibariyle Dugin’in çizdiği stratejinin nasıl saat gibi işlediğini göz önüne sermiştir. Çünkü Rusya, iki kutuplu dünyanın Sovyetler’in dağılmasıyla kapandığının farkında olarak tek kutuplu Atlantikci yeni dünya düzeninin kendisini çevrelemesinden Putin’in göreve geldiği ilk günden beri rahatsızdır. Bu bakımdan Rus Jeopolitiği, Slav nüfuzunu bahane eden birleşme denemelerini de emperyalist bir görüntüde olmaması adına NATO ve Kıta Avrupası sınırları ile yaşadığı güvenlik sorunu olarak gösterme çabasındadır.
Denilebilir ki fikir babası Dugin olan Rus Avrasyacılığının söz konusu süreçlerde Suriye’de gerek Esad rejimi ile sürdürmeye çalıştığı strateji, gerek Suriye’nin kuzeyindeki paramiliter Marksist örgütlerle kurduğu ilişki ve lojistik gerekse Amerika’nın Irak işgali sonrası bölgeye bıraktığı özel güvenlik şirketi Blackwater gibi Rus askeri istihbarat teşkilatına bağlı Wagner birliklerini kullanması, bir anlamda Rusya’nın eleştiri odağına aldığı Atlantikci (Amerika ve Kıta Avrupa’sı) stratejinin kötü bir taklitçisi olmaktan öteye geçmemektedir. Dikkat edilecek olursa Amerika ve koalisyon güçlerinin Afganistan, Irak ve Suriye’de kuzeyden başlatılmış ayrılıkçı hareketlerle etnisite gruplarını, üniter devlet yapılarına karşı ayaklandırması ve silahlandırması, aynı yolu takip eden Rus Jeopolitiğinin ve Avrasyacılığının benzer savaş simülasyonunu Kafkasya’da Gürcistan için Abhazya ve Güney Osetya örneği ile Ukrayna için ise Doğu’dan yani Donbas örneği ile kurgulandığını görülmektedir. Bu bağlamda Dugin, 2014’te Rus TV’nin birinci kanalında Rusya Donbas’ı kaybederse Kırım’ı da kaybeder açıklamasını da ciddi diplomatik soğukkanlılıkla yapar. Dolayısıyla Rusya’nın sınırlı operasyon adı altında Kırım ve Donbas işgali, Slav yayılmacılığı olarak Rus dünyasını birleştirme denemesi gibi görülmelidir. Başka bir açıdan 19. ve 20. yüzyıllarda Balkan coğrafyasındaki Devlet-i Aliye adına yaşanan hızlı çözülüşü, Slav milliyetçiliği ve Ortodoks nüfuzu bakımından anımsayacak olursak; Çarlık Rusya devrinde teorik olarak siyasal birer sonuç alma noktasındaki askeri saldırganlığın kısmen Sovyet döneminde Asya ana karasıyla sınırlanıp, Putin’li 21. yüzyılda yeniden Avrasyacı bir çizgiye evrildiğini yani Asya ana karasından çıktığını iddia etmek zorlama olmayacaktır.
Sonuç olarak Ukrayna-Rusya savaşının hem Batı hem de Rusya tarafından sonunun yakın zamanda kestirilemeyeceğine ilişkin resmi açıklamalara bakıldığında, Avrasyacı Rus Jeopolitiğinin görünen hedefler dışında hangi restorasyon planları içerdiği muammadır. Aleksandr Dugin’in geleneksel Ortodoks sakalının içinde ne tarz bir Slav mistisizminin saklandığı, hem Doğu Avrupa hem Balkanlar hem de Kafkasya için büyük bir bilmece mahiyetindedir. Rusya, tarihinde jeopolitik bir muharebe sahası olarak Osmanlı örneğinde olduğu gibi güçlü kara ordusuyla yaklaşık bir asırdır birçok kere karşı karşıya geldi. Bu da muhtemel karşılaşmalar için birçok günümüz devletinden daha tecrübeli bir savunma ve taarruz konseptine sahip olduğunu göstermektedir. Sovyet teknolojisini tam olarak modernize edemese de Ukrayna Savaşı, artık Rusya’nın hem simetrik hem de asimetrik olarak Asya’da uykuda kalmayacağını ve küresel ölçekli çatışmalara hevesli olabileceği tehlikesini daha görünür kılmaktadır.