Yol Uzun, Yük Ağır…
Milli Görüş Lideri merhum Erbakan Hocamızın 1969’da ektiği tohumlar 1990’larda meyvesini vermeye başlamış, Milli Gençlik kadrolarının omuz verdiği Refah Partisi önce meclise girmiş, ardından mahalli idareler seçimlerinde büyük başarı kazanmış ve nihayet birinci parti olarak hükümeti kurma görevini üstlenmişti. Bu başarı, Tanzimat’tan bu tarafa memleketin yönünü batıya kaydırmak isteyenlerle mücadelede uzun zaman sonra elde edilen en büyük kazanımdır. Bu mücadele aslında ilk insanın yaradılışından kıyamete kadar devam edecek olan hak batıl mücadelesinin bir yansımasıdır. O yıllar; Balgat eğitimlerinden aldığımız teşkilat kültürüyle, fedakarlığın ve diğergâmlığın zirvede olduğu, davamız uğruna yılmadan ve yorulmadan çalıştığımız yıllardı. Yaşlarımız genç, heyecanımız diriydi. İstikbale dair büyük hayaller kuruyor ve imkansızlıklar içerisinde muazzam bir hikâye yazıyorduk. Ama bizim için iman varsa, imkân da vardı. Kızıl Elmamız; “Yaşanabilir Bir Türkiye”, “Yeniden Büyük Türkiye” ve “Yeni Bir Dünya” kurma idealiydi. Milli iradenin iktidar olmasından rahatsız olan zinde güçlerin harekete geçmesiyle gerçekleştirilen postmodern 28 Şubat darbesi, bu kadroları imamesi kopmuş tespih taneleri gibi dağıttı ve hikayeyi de yarım bıraktı.
Bu dönemde, partilerimiz kapatıldı, liderlerimiz siyasetten men edildi, başörtüsü engeli başta olmak üzere hayatın her alanı inançlı insanlar için kısıtlandı. Ancak biz biliyorduk ki bütün bunların tarih sahnesinde nokta kadar ehemmiyeti yoktu ve “Yeniden Büyük Türkiye”yi, “Yeni ve Âdil Bir Dünya” yolundaki mücadeleyi hiçbir karar engelleyemezdi. Nitekim; son temyiz mercii olan milletin vicdanı, bu kararları bozarak kutlu yürüyüşü yeniden başlattı. Cihannüma; 1990’lı yılların Milli Gençlik teşkilatlarından yetişen arkadaşlarımızın, bundan yaklaşık 10 yıl önce, aynı inanç ve ideallerle yeniden bir araya gelerek oluşturdukları bir gönül birliğinin, birlikteliğinin ve “Hikmet; müminin yitiğidir” şiarıyla, yitik kardeşleri bulma seferberliğinin adıdır. Çünkü bu kadrolar, şartlar ne olursa olsun her daim millî; yaşlar ne olursa olsun her daim genç idiler. Ve bizim davamızda emeklilik, ancak kabristanda olurdu. Böylelikle yarım kalan hikayemiz bizi; yeni okumalarımızla, yeni birikimimizle ve yeni vizyonumuzla tekrar içine çekmeye başladı. Üstelik; aynı inanç ve ideallere sahip olan, ancak yaşları itibariyle hikâyenin başlangıcına yetişememiş genç kuşağı da büyük bir hüsnükabulle bünyemize dahil etti. Bu hüsnükabul; aynı zamanda Cihannüma’nın geleceğine de atılmış bir imzadır. Böylece Cihannüma; bilgi ile dinamizmi, tecrübe ile heyecanı, gelenekle geleceği birleştirerek, kalıcı ve yarınlara umutla bakan bir hüviyete büründü. Bugün itibariyle, bütün illerimizde, büyük bir samimiyet ve özveriyle çalışmalarını sürdüren Cihannüma ailesi, her birimiz için sıcak bir yuva, güvenilir bir liman vazifesi görmektedir. Cihannümâ, bir âidiyet, hesaptan öte hasbî bir dava birlikteliğidir. “Allah dilerse denizi ayaklarına getirir”in şuurunda, karada gemiler inşa ederek, aranılan ve adanmış insanlar olmayı önceler. Öyle bir adanmak ki; Yunus gibi dergâhın kapısına eğri odun bile sokmadan… Cihannüma demek vefa demektir. En büyük kazancımız ve motivasyon kaynağımız; vefa ziyaretlerinde, ellerini öptüğümüz, Millî Görüşün yaşayan çınarlarının gözyaşlarına karışan dualarıdır. Cihannüma; dünün Milli Gençlik kadroları olarak, bütün müktesebatını gençlerimizin ve ailesine, topluma ve ümmete faydalı bireyler olarak yetişmesi için çalışan bugünün Milli Gençlik kuruluşlarının istifadesine sunmayı vazife bilir.
Cihannüma; entelektüel, akademik ve kültürel birikimini, yaşadığımız toplumun, ümmetin ve insanlığın hayrı için seferber etmeyi kendisine vazife bilir. Bu itibarla; kurduğu ihtisas atölyeleriyle, çıkardığı dergilerle, yaptığı sempozyum ve çalıştaylarla bu vazifesini ifa etmeye çalışmaktadır. İki günü eşit olan ziyandadır anlayışıyla yaptığımız çalışmalarla bir taraftan safları sıklaştırıyor, diğer taraftan ilim, irfan, hikmet damlalarından nasipleniyoruz. Böylece Cihannüma’nın birikimi, Türkiye’nin birikimine katılan bir ırmak gibi akarak yoluna devam etmektedir. Kaynağını; İslam Medeniyeti, Anadolu İrfanı ve Millî Görüş müktesebatından alan bu birikim; bizlere yüksek bir şuur, bir bakış açısı ve bir duruş kazandırmaktadır. Cihannüma; “içinizden hayra çağıran bir topluluk bulunsun” emr-i ilahisinin gereği olarak maruf-münker çizgisinde, her türlü taassuptan ve aşırılıktan uzak, vasat ümmet duruşuna sahiptir. Cihannüma; sahnedeki oyunu ve oyuncuyu değil, arkadaki oyun kurucuyu gören bir bakış açısıyla, tüm hadiseleri doğru bir analizle değerlendirir. Cihannüma; söz sahibi olmadan evvel, öz sahibi olmayı önemser. Çünkü; özü sağlam olanın sözü de sağlam olur. Sözümüz, önce nefsimizedir. Cihannüma; hasatçı değil, tohumcudur. Vakıf insan kaynağıyla, güzel niyet ve güzel gayretle, akıbet ve neticenin sadece ve sadece Allah’tan geleceğini bilir ve ona göre çalışır. Cihannüma; kendi gündemini, memleketin gündeminin önüne geçirmez. Cihannüma, ümmetin ve milletin derdini umur edinenlerin yoldaşıdır. Ne için, nerede, kimin yanında ve kimin karşısında durması gerektiğinin idrakindedir. Bu sebeple Musa’nın yanında olmak yetmez, Firavun’un da karşısında olmak gerekir. Siyasetle ilgilenmeyen Müslümanı; Müslümanla ilgilenmeyen siyasetçi yönetir. Bu itibarla siyasete mesafeli duramayız. Ancak, siyasetle ilgimiz aktif, güncel siyaset değil, hedefinde “Yeniden Büyük Türkiye” ve “Adil ve Yeni Bir Dünya” ideali olan büyük siyasettir. Elbette ki, Cihannüma mensupları arasında aktif siyaset yapmak isteyenler ve yapanlar vardır ve olabilir. Bu, her Türk vatandaşı gibi mensuplarımızın da en tabi haklarıdır. Mensuplarımızın aktif siyasette en büyük azıkları Cihannüma ilkelerine sahip olmalarıdır. Bu ilkelerin özü Erbakan hocamızın veciz sözlerinde saklıdır. “Bizim davamızda hiç kimse kendisi için yaşamaz. Herkes, kardeşi için yaşar”.
Cihannüma; aktif ve güncel siyasete etki ve alan tutma rolünü kesinlikle reddeder. Siyaset, bürokrasi ve hayatın tüm alanlarında ve elbette kendi içerisinde de adalet çerçevesinde hareket edilmesini önemser. Adalet; mülkün temeli, kâinatın ruhudur. Dünyanın imarı ancak adaletle mümkündür. Şeffaflık ve hesap verebilirlik temel şiarımızdır. Yaptığımız bütün çalışmaların masrafı, üye ve gönüldaşlarımızın helal kazançlarından verdikleri, miktarı az olsa da bereketlenen aidat/bağışlarla karşılanmaktadır. Başka bir yerden destek almadığımız gibi, kimseden de orantısız bağış kabul etmiyoruz. Bizi tanımadan ve bize sormadan yapılan haksız ve mesnetsiz değerlendirmeler en basit ifadesiyle kul hakkını ihlaldir. Kul hakkı, bizim inancımıza göre en büyük vebaldir. Biz kimseyle polemiğe girmeden ve kısır tartışmalarla zaman kaybetmeden işimize odaklı olarak bütün arkadaşlarımızla beraber hak olan bu yolda sağlam ve sarsılmaz adımlarla yürümeye devam edeceğiz. Millî Görüş lideri merhum Erbakan Hocamızın; “Müslümanlığın gayesi, bütün insanların dünya ve ahiret saadetidir. İyi bir insan olabilmek ve dünya imtihanını kazanabilmek için her Müslüman; bütün insanların saadeti için, Cenâb-ı Hakk’ın verdiği meziyetlerle, bütün gücüyle çalışmayı vazife bilmeli ve bunu en büyük ibadet saymalıdır.” sözlerinde özetlenen bir yürüyüştür bizimkisi. Merhum Genel Başkanımız Adnan Demirtürk’ün heyecanı ve sadakatiyle, Millî Görüşün yaşayan çınarı Recai Kutan ağabeyimizin bilgeliğiyle, Sayın Cumhurbaşkanımızın küresel ve yerel vesayet odaklarına karşı verdiği mücadeledeki dik duruşu ve cesaretiyle daha büyük anlam kazanan bir yürüyüş… Başta 15 Temmuz ihaneti olmak üzere, bütün engelleme çalışmalarına rağmen, istikamet üzere devam eden bu yürüyüşün, Türkiye’yi içerde ve dışarda, nereden nereye getirdiğinin farkındayız. Türkiye’nin özellikle son 20 yılda elde ettiği kazanımların kıymetini en iyi anlayan ve bilenler Cihannüma kadrolarıdır. Bu kazanımlar, vaktiyle meydanlarda, uğrunda gençliğimizden, hürriyetimizden ve diplomalarımızdan vazgeçerek verdiğimiz hak ve özgürlük mücadelelerinin kazanımlarıdır. Bu itibarla Cihannüma; bu kazanımların daha da artarak devam etmesi ve adalet temelinde “Yeni Bir Dünya”nın inşası için, kendini işte tam da bu yürüyüşün merkezinde konumlandırmaktadır. Bu yolda yürümek cesaret ister, sabır ister, azim ister. Ve, omuz omuza verince yol mu dayanır?