Kıbrıs Gezi Notları
Cihannüma Derneği’nin her bir üyesi hayatını, Kuran-ı Kerimi rehberliğinde, hadis-i şeriflerin önderliğinde ve öncülüğünde düzenler ve yaşar. Müslümanlar olarak bizlerde seyahat ya da yolculuklarımızda bu iki düstura göre yaparız. Kuran-ı Kerimi incelediğimizde pek çok yerinde seyahat ve yolculukla ilgili emir ve kurallardan bahseden ayetlerle karşılaşırız. Seyahat ve yolculukla ilgili beni en çok etkileyen ayetlerden ve hadislerden bir kısmını vererek yazıma başlamak istiyorum.
Kuran-ı Kerimin ayetlerinin çoğunun “Bakmaz mısınız”, “Görmez misiniz”, “İşitmez misiniz”, “Hissetmez misiniz”, “Akıl etmez misiniz”, “Sonunuzu görmez misiniz”, “Ziyaret etmez misiniz” gibi sorular ile bittiğini görürsünüz. Bunları biraz daha anlaşılır mealleriyle söyleyecek olursak, “Namazı kılın… Zekatı verin… Cihad edin… Yeryüzünü dolaşın… denmektedir.”
Cihannüma; hayatın ve İslam’ın hassasiyetini dertlenenler demektir. Hakkı hâkim kılmaktır. Hakkı tüm insanlığa duyurmaktır. Cihannüma Derneği olarak Allah’ın emrini ve Hz. Muhammed SAV tavsiyesini yerine getirmek için Kıbrıs seyahatine Perşembe günü sabah namazında çıkıyoruz.
Güller ve göller diyarı Isparta’mızdan ve Anadolu’dan denizler diyarı Yeşil Kıbrıs’a seyahatimiz…
İstanbul’da ilk olarak bizleri Cihannüma Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Zeki İmamoğlu ve ekibi karşıladı. Hadis-i şerifte herhangi biriniz yola çıktığında içinizden birisi lider olsun düsturunu yerine getirmek üzere genel başkanımızı belirledik. Geziniz, görünüz, sıhhat bulunuz.
Derneğimizin Genel Başkanı Av. Rıza Yorulmaz liderliğinde 13 kişilik yönetim kurulumuzla birlikte 20 Ekim Perşembe günü sabahında dünyanın başkenti İstanbul Hava Limanı’nda sabah namazında buluşarak seyahatimiz başladı. Genel başkanın kısa bir istişare toplantısından sonra, bu gezimizin seyahat yazısı ve raporlandırılmasını şahsımıza tevdii etti. Şahsımız her ne kadar fen ve mühendislik akademisyeni olsak da emir demiri keser diyerek hemen göreve başladık. Su gibi aziz olmak için ekibe su ikramı ile yüreklerini soğutmaya çalıştım. Bundan sonrasını kalem ne yazdıysa…
Ekibimizde Anadolu’muzun; Isparta’sından Kırklareli’sine, Samsun’undan Ankara’sına, Giresin’undan İstanbul’una, Cihannüma Derneğimizin çok kıymetli yöneticisi dostlarımızla KKTC (Kıbrıs)’a yolculuğu başlamış oldu.
Ne zaman bir seyahate çıksam “Mustafa Reşit Paşa’nın “Gitmediğin, gidemediğin yer senin değildir” sözü aklıma gelir. Bu öneri ve özdeyişi dikkate alarak dünyanın yeniden Anadolu merkezli yönetilmeye her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğu bir dönemde yaşıyoruz.
Cumhurbaşkanımızın da belirttiği üzere 21. Yüzyıl Türkiye Yüzyılı ve Türk asrı olacaktır, mottosu bizleri daha sorumlu hale getiriyor. Bunun için kader gayrete aşıktır düsturu gereği bu bilinçle yola çıktık. Hayat hareketle kaimdir. Seyahat insanlığın yaratıldığı günden itibaren gerçekleşen bir eylemdir.
Bu seyahatlerden en önemlisi önderimiz, liderimiz iki cihan güneşi Hz. Muhammed SAV efendimizin Mekke’den Medine’ye hicretidir. Kıbrıs tarih boyunca Anadolu ve İslam dünyası için en stratejik bir adadır. Nasıl ki Azerbaycan için tek millet iki devlet diyorsak, Kıbrıs içinde aslında tek millet tek devlet deme vakti gelmiştir. Çünkü Türkiye’miz KKTC’nin uluslararası garantörüdür.
Kıbrıs’ı keşfetmeye başladık. Ekibimizde bulunan hukukçudan eğitimciye, akademisyenden iş adamına, ekonomistten siyaset bilimciye kadar zengin bir entelektüel birikime sahip inanmış insanlar ile bir arada olmak hepimize inanılmaz kazanımlar sağladı.
Kafilemizin en yaş almışımız olan soyadı gibi güzel abimiz 1964 doğumlu bürokrat ‘Salih Güzel’, en gencimiz Samsun’dan 1986 doğumlu Öğretmen ‘Murat Salih Semizoğlu’ kardeşimizdi… Ekibimizdeki diğer kardeşlerimiz; Av. Ali Osman Altunbaşak, eğitimci müteahhit İlker Efe, siyaset bilimci Abdullah Önal, iş insanı Hikmet Yıldırım, elektrik mühendisi Nihat Gönan, uluslararası ilişkiler uzmanı Mustafa Çaltılı, bürokrat Ahmet Sami Kulaklıoğlu, bürokrat Erhan Öztürk, yönetici Abdullah Yıldırım ve genel başkanımız Av. Rıza Yorulmaz.
Yeni İstanbul Havalimanı Avrupa’nın ve dünyanın en fazla ülkesine ulaşım sağlayan havaalanıdır. THY uçağımız Kıbrıs seferine İstanbul Havaalanından 06.40 tam zamanında havalandı.
08.10’da THY ile bulutlar üzerinde geçerek Ercan Havaalanına ulaştık. Ercan Uluslararası Havalimanı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başkenti Lefkoşa’ya 23 km, Gazimağusa’ya 29 km uzaklıkta bulunan uluslararası havalimanıdır. Adını 1974 yılında yapılan Kıbrıs Barış Harekatı’nda hayatını kaybeden Pilot Binbaşı Fehmi Ercan’ın soyadından almıştır.
KKTC Ercan Havaalanında kimlik kontrolü esnasında genel başkanımız büyük dava ve din adamı Amasyalı rahmetli Seyfeddin Karahocagil Hoca’nın Kıbrıs şiirini oracıkta okuyarak bize motivasyon verdi. Şiir, dinleyen herkesi 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış harekâtı günlerine götürdü. Karahocagil o tarihte çok istemesine rağmen barış harekâtına katılamamış ama 20 Temmuz 1974 Amasya’da Kıbrıs Barış Harekâtı için aşağıdaki “Vur Mehmedim” şiirini yazmıştır.
Ercan Havaalanında bizleri Cihannüma Kıbrıs Temsilcisi, Maarif Vakfı Temsilcisi, Yunus Emre Vakfı, Türkiye Eğitim Ateşeliği Temsilcisi kardeşlerimiz ile hafif hafif çiseleyen rahmet yağmurları karşıladı. Sanki gezimizin bereketli ve Allah katında hayırlara vesile olacağını müjdeler gibiydi. Bizi alanda bekleyen minibüse biner binmez Mustafa Çaltılı Ağabey aşr-ı şerif okuyup akabinde seyahat duasına başladı. Hep birlikte aminlerimiz aminlere karışarak kara yolculuğumuz başlamış oldu. İlk istikametimiz, “Kırklar Türbesi”. Burası Peygamberimiz SAV’in Hz. Osman Efendimize tavsiye ettiği ve onun döneminde Müslümanların ilk seyahat emrini yerine getirmek üzere Hicri 648 yılında Kıbrıs ‘a ilk gelen sahabelere ait türbe olduğu bilinmektedir.
Peygamberimiz bu seferi, “Yeşil Ada” ya da “Yeşil Kıbrıs”a seyahat şeklinde tanımladığı bilinmektedir. Efendimizin tavsiyesi ile Hz. Osman ile birlikte 40 sahabenin buraya geldikleri ve burada yaşadıkları ve meftun oldukları rivayet edilmektedir. Burası yeraltında bir mescit ve türbe şeklinde olup sanki korunma ve sığınak olarak da o zamanlarda kullanılmış olabileceğinin ve sıcak ve iklim şartlarına dayanmak için bu şekilde yapıldığını düşündük.
Burada ekibimizle ruhen asr-ı saadet dönemine gittik. Ercan Havalimanına yakın bir bölge olduğu için Kıbrıs’a yolu düşenler bu türbeyi öksüz yetim bırakmasınlar. Burası İslam’ın Kıbrıs’a ilk tebliğ ve seyahatinin yapıldığı yer olarak tanımlanabilir. İslam’ın sesi ve sözü geliyor. Burada yaklaşık fetih esnasında 1200 sahabenin şehit olduğu bilgisine ulaşıyoruz. Hicri 648 tarihinden 20 Temmuz 1974’e kadar Kıbrıs hep sıkıntılı bir dönem yaşıyor.
Türbenin bahçesinde sade bir kahvaltı yapıldı. Burada genel başkanımız bir seyahat konuşması yaptı. Bizleri ESKAD ve SEVKAD Kıbrıs temsilcileri karşıladı. Av. Hüseyin Şahin kardeşimiz Kırklar Türbesi ile ilgili ayrıntılı bilgi verdi.
Daha sonra Aziz Barnabas Kilisesi’ni ziyaret ettik. Aziz Barnabas’ın mezarı bugün Kuzey Kıbrıs’ta Barnabas Manastırının yanındadır. Azizin kalıntılarının bulunduğu yerde inşa edilmiş küçük bir türbe bulunmaktadır. Aziz Barnabas’ın cesedi, Kuzeni John Mark ve arkadaşları tarafından, bu binanın altındaki mağaraya saklanmıştır. Buraya inmenizi sağlayan 14 basamak vardır. Hıristiyanlar hacı olmak için burayı ziyaret ediyorlar.
Barnabas İncili, başta Ortadoğu ve Hıristiyan alemi olmak üzere tüm dünyada,içerisinde ne yazdığına dair çok konuşulan kutsal bir kitap. Çünkü bu İncil’de Hz. İsa Efendimiz Hz. Peygamberimizin geleceğini ve Kuran-ı Kerimin geleceğini ifade ettiğine inanıyoruz. Hz. İsa Efendimizin varisi Aziz Barnabas’ın mezarı Kıbrıs’ta olduğu için hanif din mensupları ve bizler içinde önemlidir. Bu konuyu dinler tarihi uzmanlarına bırakıyoruz.
Daha sonra Türkiye Maarif Vakfının ilk ve ortaokulunu ziyaret ettik. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) milli eğitim sistemindeki okullara da Maarif Okulları denildiğinde bazen burada isim ve okul karışıklığının yaşanıldığını görüyoruz. Oğuz Tekin kardeşimiz Kıbrıs’taki Maarif Vakfına ait okullar hakkında bilgiler verdi. Kıbrıs’ta eğitim öğretimin en önemli dönemi olan ilkokul 4 ve 5. sınıflarda seçme sınavı yapıldığını, dolayısıyla çocukların ilkokul 4-5’te yapılan sınavlarda yönlendirildiğini öğrendik.
Maarif Vakfı’nın şu anda 51 ülkede eğitim ve öğretim faaliyeti verdiğini dile getirdiler. Ayrıca Kıbrıs’taki eğitim ve öğretim kaynaklarının içeriklerinin Türk ve Müslümanlar için eksik ve hatalı olduğunu ifade ettiler. Özellikle Türk kesiminden Rum kesimine öğrenci gönderildiği ve sonra son sınıfa geçtiklerinde eğitim sisteminde adaletsizlik ve eşitsizliklerin oluştuğunu dile getirdiler.
Burada normal Türk vatandaşlarının Rum kesimine hiçbir giriş çıkışı olmazken, Rumların ve Rum kesiminden gelenlerin Türk kesimine her zaman çok rahatlıkla giriş ve çıkışların yapılabildiğini ve bunun da haksız bir rekabete sebep olduğunu ifade edildi. Bu durumu sınırda bizzat bizler de gördük ve şahit olduk. Kıbrıs’ta ilk Türk üniversitesi ODTÜ’nün bir kolu olarak 1979’da kurulmuş. Bugün Kıbrıs’taki aktif 22 üniversiteden 19’unu YÖK tanımaktadır ve eşdeğerlik vermektedir.
Özellikle Kıbrıs Türk kesiminin nüfus yapısının her geçen göçler ve göçmenler (özellikle Yahudiler) ile demografik yapı Türkler aleyhine sürekli değişmekte ve bozulmaktadır. Bu durum böyle giderse Türkiye’nin tezlerini savunma ve diplomaside istenen sonuçları elde etmek için her geçen gün zorlaşacaktır. Bu durumu lehimize dönüştürmek için KKTC’ye Türkiye’den yerleşmeleri için insan ve öğrenci gönderilmelidir. Şu anda KKTC’de 144 farklı ülkeden 110 binden fazla yabancı uyruklu üniversite öğrencisinin olduğu KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar tarafından ekibimize ifade edildi.
Kıbrıs’ın aslında Hicri 648’den bugüne kadar İslam yönetiminde olduğunu ve İslami eserler noktasında Selçuklu-Osmanlı camii, kervansaray, han, liman, türbe ve benzeri anıtlarıyla dolu olduğunu gördük. Magosa Kalesi, Lala Mustafa Paşa Camii, Hz. Ömer Camii ve Kutup Osman Türbesi bunlardan sadece bazıları.
Gazimağusa limanında öğle yemeğini beraber yediğimiz MÜSİAD ve DEİK’ten iş adamları özellikle Kıbrıs’ta, turizm, eğitim, ticaret ve yan sanayinin çok gelişmeye açık olduğunu ve bu alanlara yatırım yapılması gerekliliğini dile getirdiler. Kıbrıs’a günde, dünyanın farklı yerlerinden 40 otobüs turist gelmektedir. Kıbrıs’a (Rum kesimi de dahil olmak üzere) yılda 8 milyon turist geldiğini ifade edilmektedir. Kıbrıs’taki insanların alım gücü Türkiye’nin yaklaşık 3 katı civarındadır.
Daha sonra Eski Maraş Bölgesini gezdik. Maraş, Gazimağusa şehrinde Kıbrıs’ın en önemli bölgesi olarak ifade ediliyor. 1974 Kıbrıs Harekâtı’nda Kıbrıslı Rumlardan oluşan ve Rum nüfusu tarafından terk edilen bölge, harekât sonrası askerî kontrolde kalmış, büyük bir kısmı yerleşim ve iskâna kapatılmıştır. Yeşil Hattın hemen kuzeyinde yer alan Maraş’ın sahil şeridi 8 Ekim 2020’de yeniden kullanıma açıldı.
Maraş 1974’ten önce adanın en modern ve en büyük şehirlerinden birisiydi. Yaklaşık 30 binden fazla insan yaşıyordu. Ancak 50 yıldan bu yana çürümeye bırakılmış binlerce daire ve dükkân insanlık adına utanç verici görüntü sergilemektedir. Eski Maraş arazilerinin tapularının %95’i Türkiye vakıflarına aittir. Özellikle Maraş ve Dipkargas bölgesinin tüm ada için stratejik bir öneme sahip olduğu bilinmektedir. Burada Bilal Ağa Mescidi’nde cemaat ile ikindi namazını kıldık. Mescid gönüllüsü ve görevlisi Ahmet Aksözlü bize o dönemki olayları ve yaşanılanları anlattı. Yaşanan olayları duyunca insanın etkilenmemesi mümkün değildi ve içimiz burkuldu. Ekibimizdeki herkesi derin bir hüzün, öfke ve hırs bürüdü. Aynı anda çok farklı duyguları yaşamak bu olsa gerek…
Anadolu’dan, Türkiye’mizden, KKTC’ye kardeşlik bağımızı perçinlemek amacıyla kültürel, sosyal, ekonomik, siyasi, akademik ve dini bağlarımızı güçlendirmek amacıyla Kıbrıs’taki kardeş kuruluşlarla iş birliği yapmak niyetiyle yola revan olduğumuz için ne kadar doğru bir karar verdiğimizi tüm ekipteki arkadaşlarımız dile getirdi.
Ekibimiz her anında ülkemiz ile Kıbrıs ve İslam dünyasıyla ilgili sorunlara ilişkin, çözüm önerilerini gerçekleştirmek için yoğun bir zihinsel ve görsel çaba sarf etti. Cihannüma Derneği her zaman her şart ve durumda özne olma görevini burada da yerine getirdi. Başta Müslümanlar ve bütün insanlık Cihannüma mefkûresine ihtiyaç duymaktadır. Her birimiz, ümmet bilinci içerisinde dünyanın başkenti İstanbul’da aldığımız bu sorumluluk gereği dertlenmeye başladık.
Ziyaret ettiğimiz bir diğer yer de Kutup Osman Türbesi’ydi. Türbe, Mağusa surları dışında Namık Kemal Lisesi yanında yer almaktadır. Bu Türbe Celvetiye Tarikatı’nın Kıbrıs’taki kurucusu Kutup Osman Fazlullah Efendiye aittir. Kutup Osman, Celvetiye Tarikatı mensuplarından Şeyh Fazlullah Efendi’nin oğlu olup Bulgaristan’ın Şumnu kasabasında doğmuştur. Ulema sınıfından olup ilahiyatın muğlak yönlerini çözmeye yarayacak birçok eserleri vardır. Devrin padişahı olan IV. Mehmet kendisine sarayda imamlık ve eğitmenlik görevleri vermiştir. Kendini çekemeyenlerin iftirasına uğrayarak 1690 yılında Mağusa’ya sürgüne gönderilmiş, bir yıl sonra da burada vefat etmiştir. Zaman aşımı ile izi kaybolmaya yüz tutan türbesi El-hac Seyid Mehmet Ağa tarafından 1824 yılında yeni baştan inşa ettirilerek türbenin yanına bir mescit ile tarikat mensuplarının ikameti için de bazı odalar eklenmiştir. Mezarının 1835 tarihli ahşap kitabesi şu anda Canbulat Müzesinde sergilenmektedir.
Türbeye ve mescide girerken insanı manevi bir iklim karşılıyor; “Edep ya Hû”. Türbe görevlisi Orhan Veli Tepe kardeşimiz tam bir edep misali bizi karşıladı ve hemen çay ikramında bulundu. Kıbrıs Türkünün misafirperverliğini ve cömertliğini sergiledi.
Kutup Osman hazretlerinin Şeyh Bursevî hazretlerinin şeyhi olduğunu öğreniyoruz. Osmanlı Devletinin manevi liderlerinden birisi olduğunu anekdotlar ile anlatıldı. Kıbrıs’ta nerde bir çay içsek Türkiye’de kaçak çay diye tabir edilen Seylan çaylarını veriyorlar. Bunun nedenini sorduğumuzda dünya çay borsasının uzun süreler İngilizlerin etkisinde kaldığından bahsettiler. Bir kere daha üzüntümüz ve mahcubiyetimiz arttı. Ah İngiliz…
Celvetiye tarikatının merkezinin Kutup Osman’ın Türbesi olduğunu öğrendik. Özellikle Ramazan ayında zikir ve ikramların yapıldığı, her hafta perşembe geceleri zikir çekildiğini öğrenerek Celvetiye tarikatının manevi havasının tüm Kıbrıs’ı kapsaması duası ile oradan ayrıldık…
Kıbrıs’ın neredeyse her yerinde dikkatimizi çeken bir konu da şuydu: İnşaat ve yapılaşmanın çok geri ve rastgele olduğunu görünce Kıbrıs’ın geleceği ve yaşam kalitesi hakkında endişelendik. Kıbrıs’ta misafirhane ya da İslami anlamda barınabilecek bir yerin olmaması da çok üzücüydü. Neredeyse sadece Girne Öğretmenevi var.
Gezimizde Lefkoşa surlarını da yakından görme imkanımız oldu. Bu surlar Kıbrıs’ın başkenti Lefkoşa’yı çevreleyen bir dizi savunma duvarından oluşmaktadır. Venedikli mühendis Guilio Savorgnan’nun bir sanat eseri olarak görülür. Daire şeklinde çizilmiş 11 burç ile 3 anıtsal giriş kapısından oluşmaktadır ki bu kapılar; Girne Kapısı, Baf Kapısı ve Mağusa Kapısı’dır. Lüzinyanlar döneminde şehir, surlar içi ve surlar dışı olarak iki bölümde incelenebilir. Lefkoşa’da halen varlığını sürdürmekte ve şehre büyük bir güzellik katmaktadır. Surlar içi, tarihsel yapılar bakımından bir kültür hazinesidir.
Daha sonra Lala Mustafa Paşa Camii’ni ziyaret edip öğle namazını kıldık. Bu camii orijinal ismi Aziz Nikolas Katedrali olan eski bir Katolik mabedidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin en büyük iki camisinden biridir. 1328’de katedral olarak açılmış ve 1571’de Osmanlı Devleti tarafından bölgenin ihtiyacını karşılamak için camiye çevrilmiştir. Kıbrıs Fatihi olarak anılan Lala Mustafa Paşa’nın adını almıştır. Büyüleyici bir yapısı vardı.
Sevgi ve Kardeşlik Derneği’nin (SEVKAD) yaptırmaya çalıştığı ve planladığı hem öğrenciler için hem de Türkiye’den gelecek misafirler için düşünülen fakat inşaatı yarım kalan 7 katlı 77 odalı ve 164 kişinin kalabileceği inşaatın bir an önce tamamlanması hayati derecede önem arz etmektedir.
Bu arada tüm Kıbrıs adasının sadece %30’u KKTC’ye ait olduğunu öğrenince bir kez daha üzüldük. Girne’ye doğru hareket ederek yol güzergâhında bulunan Dörtyol Camii’nde akşam namazını eda ettik. 20:30 gibi ilk günü tamamlayarak Girne Öğretmenevine yerleştik.
Bir liman kenti olan Girne ve çevresi, Kuzey Kıbrıs’ın turizm başkentidir. 1974’teki Kıbrıs Harekatı’na kadar şehir nüfusunun çoğunluğunu Kıbrıslı Rumlar oluştururken, harekât sonucunda Girne’deki Rumlar göçmen olmuş, özellikle 2000’li yılların başlarından itibaren şehirde hızlı bir nüfus artışı ve yapılaşma yaşanmıştır. 2011 nüfus sayımına göre, Aşağı ve Yukarı Girne’den oluşan kent merkezi nüfusu 20.851, Girne Belediyesi’nin nüfusu 33.207’dir. Akşamı Girne Limanı sahilinde, gece melteminde yürüyüşle tamamladık. Hava açık olduğunda Akdeniz’in bu yeşil adasından Türkiye’mizin dağlarının ve Anamur’un net bir şekilde göründüğünü belirtildi.
Cuma sabahı Girne Öğretmenevinde kahvaltımızı yaptıktan sonra Hz. Ömer Camii ve Türbesine ziyarette bulunduk. Kıbrıs yarımadasının en önemli dini ziyaret yerlerinden biri Hz. Ömer Türbesi’dir. Girne şehir merkezinin yaklaşık 5 kilometre doğusunda bulunan türbe Çatal köy mevkiinin deniz kıyısında kayalık bir arazide yer almaktadır. Oldukça sessiz ve sakin bir yerde bulunan Hz. Ömer Türbesi ziyaretçilerini burada beklemektedir. Ayrıca türbe Girne sahiline sıfır bir pozisyonda bulunuyor. Türbede 7 sahabenin meftun bulunduğunu öğreniyoruz. Sahabelerin manevi havası bizleri Asr-ı Saadet’e götürdü. Ama hemen karşısına 5 yıldız otel inşaatı yapılıyor. Maalesef türbenin manevi havası göz göre göre bozuluyor. Türbede dua ve niyazda bulunduktan sonra karşıda bulunan Anamur’u görmeye çalıştık fakat hava kısmen bulutlu olduğu için göremedik.
Kıbrıs’ta manevi olarak bizi sevindiren şey Mevlit kandillerinde resmi tatil olmasıydı. Çoğu insan bu kandili ve mevlidi kutluyor. Kıbrıs’ta Kuran Kursu yok, sadece bir tane imam hatip okulu var. Onun dışında milli ve manevi eğitim verecek maalesef kurum yok. Kıbrıs Türkünün geleceği açısından çok problemli bir durumdur bu. Bir ülkenin gücü topu tüfeği değil, imanlı inançlı gençliğidir.
Mevsim olarak ekim ayının ortasından sonuna kadar zeytin hasat dönemi olduğu için çoğu yerde zeytin hasadının tek kişinin kullandığı küçük ve basit bir makine ile yapıldığını gördük. Orta büyüklükte bir zeytin ağacının hasadı yaklaşık 10 ila 20 dakikada bitiyor. Kuran-ı Kerim’de adı geçen zeytin, Kıbrıs’ta meyve ve sebze formunda kullanılan mucizevi bir meyve olarak çok farklı ve geniş tüketime sahip olduğunu gördük.
Kıbrıs’ta yollar dar ve virajlı. Trafik de Türkiye’dekinin tersi istikamette akıyor. İngiliz trafik sistemi uygulanıyor. Daha sonra Kıbrıs’ın ilk ve tek imam hatip orta ve lisesi olan Hala Sultan Kolejini ziyaret etik.
Lefkoşa’nın Haspolat bölgesinde kurulan ve sonraki etaplarının da yapımı devam eden “Hala Sultan İlahiyat Kompleksi”, 193 yıl sonra adada Türkler tarafından ilahiyat alanında kurulan ilk eğitim yuvası. Okulda Müdür Bey ve öğretmenler bizleri çok samimi bir şekilde karşıladı. Bu okulun şu anda Kıbrıs’ın en büyük okulu olduğunu ve toplam 1295 öğrencisinin bulunduğunu, bunların yanı sıra daha 300 öğrencinin bu okulda okuyabilmek için sıra beklediğini, yani okulun talebi karşılamada yetersiz kaldığını ifade etti.
Bu okula hemen hemen Kıbrıs’ın her yerinden öğrenci geliyor. Bunların yaklaşık 500’ü taşımalı sistem ile eğitimlerine devam ediyor. Ziyaretimiz esnasında okulda bulunan Işılay Arkan Bey’den Kıbrıs’taki İslami eğitim konusunda 50 yıllık mücadelenin ibretlik anılarını dinledik.
Adanmışlık ve samimiyeti simasına yansımış olan Işılay Bey gibi dava adamlarına ne kadar teşekkür etsek azdır.
Işılay Arkan Bey’in bize aktardığı anılarından en etkileyicisi KKTC’de ayırımcılığı tetikleyen en büyük unsurun 90 yılların sonlarına doğru sendikacılığı din ve cami sendikacılığın din ve camii görevlilerince getirilmesi olduğudur. Bu ülkede yetersiz olan İslami ilimlerin zayıf olduğunu, bu ülkede çok zayıf ve yetersiz olan İslami ve dini ilimlerin zayıf olduğunu ve sendikacılığın yönetimde fitneye sebep olduğunu yaşadığı idari tecrübelerle birlikte anlatınca üzüntümüz kat be kat artıyor. Kıbrıs’ta toplam 200 camii ve mescidin olduğunu bununla birlikte 300 tane de din görevlisinin olduğunu ama istenen şuurlanmayı göremediklerini acı acı anlattı, hepimizin gözleri doldu. Oradan hemen Türkiye’mizin yaptırdığı ve Edirne Selimiye Caminin %70 oranında küçültülmüşü olan Hala Sultan Camii’ne doğru yola çıktık. Caminin altı Türkiye’nin Din Hizmetleri Ateşeliği olarak fonksiyon görüyor. Oradaki görevli arkadaşlarla görüştük, maalesef bazı görevlilerin resmi ve bürokratik anlayıştan öte bir çalışmalarının olmaması bizleri üzdü.
Cuma namazımızı Lefkoşa Hala Sultan Camii’nde eda ettik. Bu camii adını, Peygamber Efendimizin annesi Hz. Amine’nin süt kardeşi ve akrabası olan ve bölgedeki Müslümanlarca “Hala Sultan” diye bilinen Ümmü Haram bint-i Milhan’ın türbesinin Kıbrıs’ta olması dolayısıyla almış. Namaz öncesi müezzine ricada bulunarak müezzinliği Mustafa Çaltılı’nın yapmasını istedik, sağ olsun ricamızı kırmadı. Mustafa ağabey o muhteşem tok ve gür sesiyle kamet getirdi. Camide ses dağılımı uyumu çok güzel olunca bir an Mekke ve Medine’deymiş gibi bir hisse kapıldık. Caminin girişinde imamın sol tarafında çok büyük bir Kabe örtüsünün bulunması camiye farklı bir manevi hava veriyor. Namaz bittikten sonra imam ve müezzin efendinin Mustafa abiye teşekkür etmeleri cami görevlileri için nazik ve ince bir davranıştı. Marifet iltifata tabidir…
2011 yılında mahkeme kararı ile kurulmuş olan Kıbrıs İlim Ahlak ve Sosyal Yardımlaşma Vakfını (KİSHAV) ziyaret ettik. Yönetim kurulu başkanı ve üyelerinin yapmış oldukları çalışmaları hem yerinde görmek hem şahit olmak önemliydi. Vakıf toplam 270 dönüm arazi içerisinde okul, yurt, üniversite ve eklentilerinden oluşan büyük bir kampüsten oluşuyor. Kampüsü bu hale getirmeleri övünülecek ve gurur duyulacak bir başarı örneği olarak tüm dünyaya anlatılması gerekir. Bu vakfın başında bulunan Mehmet Demirci Bey’in şuur ve samimiyeti inanılmaz bir şekilde bizleri etkiledi.
Cuma namazından sonra KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin TATAR Bey ile randevumuz vardı. Bizleri özel kalem nazik bir şekilde karşıladı. Yaklaşık 5 dakika sonra Sayın Cumhurbaşkanı salona girdi hep birlikte ayağa kalkarak kendisi her birimizin elini sıkarak çok samimi bir şekilde karşıladı.
Genel Başkanımız Rıza Yorulmaz Sayın Cumhurbaşkanına nazik kabullerinden dolayı teşekkürlerini arz etti. Hemen derneğimizin ülkemizde ve dünyada yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verdi. Sonra Cumhurbaşkanı Türkiye’mizin destekleri ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan hakkında muhabbetle bahsetti. Kıbrıs’a, Türk dünyasına ve İslam dünyasına katkılarından bahsederek her zaman ve her şarta birlikte olmamızın önemine değindi. Sonra her birimize ayrı ayrı söz verdi.
Karşılıklı hediyelerimizi sunduk, görüşmeyi fotoğraflayarak ölümsüzleştirmiş olduk. Toplantımız çok ama çok samimi bir şekilde gerçekleşti. Sonra Sayın Cumhurbaşkanı, makamın ikinci katına bizleri çıkararak almış olduğu fahri doktoraları ve belgeleri gösterdi. Cumhurbaşkanlığı dış kapısında tekrar toplu bir resim çektirerek tekrar görüşme temennisi ile ayrılarak Türkiye Büyükelçiliğine geçtik.
Büyükelçimiz Ali Murat Başçeri ekibimize Kıbrıs’ın diplomatik ve uluslararası önemini ayrıntılı bir şekilde anlattı. Karşılıklı sohbetten sonra Büyükelçilikte Eğitim Ateşemiz Hızır Bey’in eğitim sohbeti ile memnun olduk.
Ekibimiz sonra Maarif Vakfına, Yunus Emre Enstitüsüne ziyaretlerde bulundu. Türkiye ile KKTC arasında daha etkili ve verimli neler yapılabileceği konusunda yoğun bir istişarelerde bulunduk. Özellikle Kıbrıs’ta TİKA’nın 2019’dan itibaren yoğun bir çalışmanın içerisinde olduğunu ve bulunduğu her ülkede Türk ve Müslüman izini oluşturduğunu yerinde görmek güzeldi.
Akşam namazını Haydar Paşa Camii’nde kıldık. Bu Camii, Lefkoşa’nın kuzey kesiminde yer alan bir camiidir. Lefkoşa’daki eski Frenk (Latin) katedrali olan Ayasofya’dan sonra en önemli Gotik yapıdır. Harry Charles Luke tarafından adadaki en güzel Gotik yapı örneklerinden birisi olarak tanımlanmıştır.
Oradan Sevgi ve Kardeşlik Derneği’ne (SEVKAD) gittik. Burada, geleceğe güvenle bakmamıza umut veren şuurlu ve inançlı pırlanta gibi gençleri görmek sevindiriciydi. Bu dernek 28 yıldır Kıbrıs üniversite gençliğinin milli ve manevi değerlerle yetişmesi için yoğun çaba harcayan bir kuruluş olduğunu bizlere ayrıntılı bir şekilde gösterdiler, geleceğe yönelik umutlarımız daha da arttı.
Gecenin ilerleyen saatinde buradan ayrılarak Girne Öğretmenevine istirahate geçtik. Son derece verimli bir günü daha böylece tamamlamış olduk.
Son günümüz öğretmenevindeki kahvaltı ve ardından yapılan istişareyle başladı. Sonra Girne Alsancak bölgesindeki Karaoğlanoğlu Şehitliği’ni ziyarete gittiğimizde 1974 Barış Harekâtında bu toprak uğruna toprağa düşenleri rahmetle andık, mezarlarını ziyaret ederek ruhları için Kur’an-ı Kerim okuduk. Karaoğlanoğlu Şehitliği, Kıbrıs Harekâtı sonucunda şehit olan Türk Silahlı Kuvvetleri askerlerinin (subay, astsubay, erbaş ve erler) anısına Türkiye tarafından yapılan Girne’deki mezarlıktır. Mezarlığa, Kıbrıs Harekatı’nda Kıbrıs’a ilk çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri alayının komutanı olan Halil İbrahim Karaoğlanoğlu’nun ismi verilmiş. 8 subay, 5 astsubay, 58 erbaş ve er olmak üzere toplam 71 şehidimizin cenazesi yer almaktadır. 20 Temmuz 1976 tarihinde açıldıktan sonra 29 Ekim 1994 tarihinde de restorasyon çalışmaları tamamlanmış. Şehitliğin hemen yanı başında bulunan savaş araçları müzesini gezerek müzenin içerisindeki parkta bir çay molası vererek şehitlerimizi ve Erbakan hocayı da tekrar rahmetle andık.
Akabinde Gemi Müzesine ziyarette bulunduk. Gemi Müzesi, harekatın başlangıç noktasındaki Barış ve Özgürlük Anıtı’nın bulunduğu alanda yer alıyor. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda yer alan çıkarma gemi modelinin sonuncusu olup bakım ve boyama işlemi yapılan Ç-1974, 20 Temmuz 2020’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın video konferansla iştirak ettiği ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Kuvvet Komutanlarının katılımıyla halkın ziyaretine açılmış. Şu anda Kıbrıs’ta üç tane silahlı kuvvet bulunmaktadır. Bunlar KKTC’nin kendi silahlı kuvveti, Türkiye’mizin silahlı kuvvetleri ve Birleşmiş Milletler Barış Gücü.
Güzelyurt’ta bulunan ve Türkiye’nin yaptırıp su gönderdiği Geçit Köyü Barajında mola verdik. Bu baraj, KKTC Su Temin Projesi kapsamında Girne yakınlarındaki Geçit Köy’de yapılan baraj. Proje kapsamında Kıbrıs adasına ulaşacak su için 65 m yüksekliğinde baraj, kil, çekirdek ve kaya dolgulu olarak inşa edilmiş.
Daha sonra Kıbrıs’ın manevi dinamiklerinden biri olan Şeyh Nazım Kıbrısî türbesi ve mezarına ziyarette bulunduk. Kıbrıs’ın Lefke ilçesinde bulunmakta olan dergâh Şeyh Nazım Kıbrısî’nin hayatının geçtiği yerdir. Doğum tarihi 21 Nisan 1922 olan Şeyh, 7 Mayıs 2014’te vefat etmiştir. Vefat ettiği yer olan Lefke’de bulunan dergâhı bir türbe olarak da ziyarete açık vaziyette bulunmaktadır. Orada dünyanın farklı yerlerinden gelen Kıbrısî şeyhine bağlı müridleri gördük. Türbe ve cami faaliyetlerini Şeyh Kıbrısî’nin oğlu Abdulkadir Kıbrısî’nin devam ettirdiği bilgisine ulaşıp ziyaretimizi tamamladık. Güzelyurt hakikaten adı gibi çok güzel bir yerleşim yeri… Her türlü sebze ve meyvenin yetiştirildiği önemli bir yaşam ve sayfiye şehri…
Genel başkanımız Av. Rıza Yorulmaz gezimizin sonunda gezi esnasında gördüklerini anlatan duygu yüklü bir şiiri yazıp okumaya başladı, bizleri mest etti. Şimdi söz Rıza reisin şiirinde…
Böylece Kıbrıs ziyaretimizi tamamladık. Unutulmaz anılar, bilgiler edindik; güzel dostluklar kurduk. Cihannüma mensupları olarak hem ülkemize hem de insanlığa karşı sorumluluğumuzun bir kat daha arttığını tecrübe ederek yurda döndük…
KIBRIS’TAN SELAM SİZLERE
Müjdeye muhatap Hala Sultan’dan, Bir hilal uğruna ufka batandan, Akdeniz incisi yavru vatandan,
Beş parmak dağından selam sizlere…
Bin beş yüz yetmiş bir fetih senesi, Dört yüz elli yıldır İslam beldesi, Güzelyurt, Lefkoşa, Girne, Lefkesi, Gazimağusa’dan selam sizlere…
Kırklar Mescidi’nden, Kutup Osman’dan, Yetmiş dört yılından şanlı destandan, Manevi fetihle mesul ESKAD’dan ,
İslam ocağından selam sizlere…
Derdimiz, tasamız, kaderimiz bir, Acımız, hüznümüz, kederimiz bir, Gönülde kardeşlik, dillerde tekbir, Nazım Kıbrısî’den selam sizlere…
Kırk yıllık hasretim sona ererken, Mahcup bir şekilde geri dönerken, Kalbimde bir kutlu ışık yanarken, Güzel bir sevdadan selam sizlere…